www.soL.org.tr
AKP kapatılır mı ve sonrası?
İlker Belek 19 Mayıs 2008, Pazartesi

AKP'nin kapatılmasına, AB ve ABD'nin kesin karşı oldukları ortada. Öne sürdükleri gerekçeleri bir tarafa bırakalım, bunun tek nedeni bu coğrafyada işlerini gördürecek daha iyi bir aktörü bulamayacak olmalarıdır. CHP ve MHP'nin belli ölçülerdeki muhalif, milliyetçi söylemi bile günümüzün emperyalist politikaları açısından en azından zaman kaybettirici olacaktır.

Türkiye burjuvazisinin; AKP ile ilgili tutumumu da aynı doğrultudadır.

AKP ise laiklik konusunda burjuvaziyle farklılığının ortaya çıkardığı gerilimi azaltmak için 1 Mayıs'ı bir fırsat olarak kullanmış ve sınıfsal kinini İstanbul sokaklarına kusmuştur. Vermek istediği mesaj açıktır: "Başım bağlı olsa da sizin emrinizdeyim."

AKP ile uluslararası ve "yerli" burjuvazi arasındaki bu siyasal ittifakın karşısında, birtakım yargı kurumları yer alıyor. Arkalarının boş olduğu açıktır. Nitekim ordu bir süre önce izne ayrılmıştır. Tarih-toplum gerçekliğine makro ölçekte bakıldığında yargının sermaye bloğu karşısında direnememesi gerekir. Çünkü Türkiye'yi belirleyen faktör uluslararası sermayenin gereksinimleridir. Ve yeni düzende mahkemenin paradigması arkaik kalmıştır. Ancak Anayasa Mahkemesi'nin bugünkü bileşimi, ayrıca yakın geçmişte tarafların birbirleri karşısındaki konumlanışlarının sertliği (ya da okların yaydan çıkmışlığı) ve AKP'nin savunmasında ortaya koyduğu hukuksal gayri ciddilik gözetildiğinde, mahkemenin, elindeki nihai inisiyatifi, kapatma kararı yönünde kullanması daha akla yakın bir olasılık olarak ortaya çıkıyor. Siyasal tarihin genel yasalarına Türkiye özgüllüğü kendi rengini katıyor.

Böyle olsa bile bunu hem siyasal İslam'ın hem de burjuvazinin bir karşı saldırı fırsatı olarak değerlendireceklerinden kuşku duyulmamalıdır. Hatta, derinleşeceği anlaşılan ekonomik durgunluk-kriz ortamında AKP'nin kapatılması, bu partinin arkasındaki bütün aktörlere, krizin faturasını kapatanlara ve kapatmayı savunanlara yıkma fırsatını ve arkasından da, istikrar vurgusu üzerinden, siyasal İslam'ın (belki de MHP ile takviye edilmiş biçimde), üstelik yine bir genel seçimle daha uzun dönemli ve yerleşik biçimde iktidara getirilmesi olanağını da verir. Böyle bir ortamda, dinci gericiliğin her türünün özgürlük olarak kodlandığı bir demokrasi anlayışının yerleştirilmesi ve işte o zaman yeni bir Anayasa paketinin gündeme getirilmesi fırsatı da yakalanmış olur.

Kısaca şunu söylemeye çalışıyorum: AKP'nin kapatılması kararı verilse bile, bugünkü konjonktürde bu karar, bütün siyasal ve ekonomik ortamın AKP cephesinin çıkarları doğrultusunda örgütlenmesi için kullanılabilir.

Üstelik, bu operasyon AKP'nin hizaya getirilmesi, biraz daha ABD'nin formüle ettiği türden ılımlı İslam çizgisine oturtulması sonucunu da yaratır. Zaten bugün TÜSİAD'ın sıkıntısı cumhuriyetçi kanatla AKP arasında ortaya çıkan ve Türkiye'ye sermaye akışında yavaşlama yaratma potansiyeli bulunan türban geriliminin aşılmasıdır. Kapatma davası, bir yönüyle, bu bakımdan AKP'nin köşelerinin törpülenmesine de yaramaktadır. Sonuçta devlet kurumlarıyla daha az çatışan bir AKP ve bütün saldırı potansiyelini emekçi sınıflara yönelten bir devlet-sermaye sınıfı bloğu yaratılmış olur.

AKP'nin (kapatılarak ya da kapatılmayarak) dini dozunun ayarlanması, aklına türbandan başka bir şey takmayan orta sınıfların tepkisinin sönümlendirilmesini de sağlar. Böylece AKP'ye karşı ayrı ayrı saiklerle gelişmeye başlayan orta sınıf (türban karşıtlığı) ve işçi sınıfı (sömürü karşıtlığı) tepkilerinin bloklaşmasının da önüne geçilmiş olur.

Bu teslimiyetin etkilerini azaltabilecek tek güç sol bir müdahaledir. Solun görevi bağımsızlık, aydınlanmacılık yönündeki duyarlılıklar ile işsizlik, yoksulluk, vb görüntülerle ortaya çıkan sömürü ilişkilerine yönelik sınıfsal tepkileri aynı kavramsal çatı altında formüle eden antikapitalist-antiemperyalist mücadeleyi yükseltmek olarak görünüyor. Bir süredir ısrarla ifade ettiğimiz gibi, bunun için bugün önemli nesnel olanaklar mevcuttur ve kapatılma süreci esasen bu bakımdan daha da büyük fırsatlar sunacaktır.

Bu siyasal görevden kaçış, her ne gerekçe ile olursa olsun (Ufuk Uras'ın polisin 1 Mayıs'taki sertliği ile AKP'nin kapatılması için açılan davayı aynı kefeye koyması ve Ahmet Türk'ün halen Kürt sorununun çözümünde AKP'yi bir fırsat olarak değerlendiren son açıklamaları gibi), gerici cephenin ekmeğine yağ sürecektir.

yazici   mail