www.soL.org.tr
Siyaset piyasasında ABD faktörü
Kemal Okuyan 28 Haziran 2006, Çarşamba

Kemal Okuyan (28.06.2006, Çarşamba)
soL çıktığından beri düzen siyasetinde yeni girişimlere dikkat çekiyor ve bu girişimlerin mantığını anlatmaya çalışıyoruz. Bunların bir bölümünün neden başarısızlığa mahkum olduğuna ilişkin gazetemizde yaptığımız değerlendirmeler kısa süre sonra başkaları tarafından da paylaşılmaya başlıyor, zaten fazla beklemek zorunda kalmıyoruz, süreç oldukça hızlı işliyor.

Dün itibariyle AKP’ye karşı “ittifak” oluşturma düşüncesine CHP, MHP ve DYP’den olumsuz yanıt gelmişti.

Düşüncenin şu andaki taşıyıcısı Rahşan Ecevit olsa da, uzun bir süredir “geniş bir AKP karşıtı cephe” açılması için birçok aktörün girişimlerde bulunduğu biliniyordu.

Ancak bir panik havası yaratılarak “hep beraber Cumhuriyet’e sahip çıkıyoruz” demenin bir anlamı yoktu, bunun AKP’yi güçlendireceği açıktı, ayrıca Ecevitler merkezi bir çıkışın başarı şansı neredeyse sıfırdı, buna rağmen denediler ve bu seçenek devre dışı kalmış oldu.

Aslında Bülent Ecevit’i ölümle yaşam arasında kullanmak isteyenlerin kafasındaki projede Bülent Ecevit yoktu; Rahşan Ecevit hiç yoktu!

Bütün hesaplar CHP’nin önünü açmak ve olası bir koalisyon hükümeti için elini güçlendirmek için yapılıyordu. ABD’den TSK’ya, büyük patronlardan Demirel’e uzanan ve etkisiz olduğu söylenemeyecek aktörlerin asıl amacı buydu.

Şimdi arayışın özüne dönülmüş oldu. Daha önce belirttiğimiz gibi, AKP’ye dönük alternatif arayışlarının en kayda değer olanı CHP-MHP koalisyonu ve bu koalisyonun dışarıdan DYP tarafından desteklenmesi…

Buraya başka küçük oluşumların katılması, parti olmayan “sivil kuvvetler”in yardıma gelmesi beklenir, ancak işin özünde CHP ve MHP’yi yan yana getirmek vardır. Amerika Birleşik Devletleri’nin bölgesel planları bunu gerektiriyor, devletin Kürt sorunundaki açılımları bunu gerektiriyor, büyük patronların istikrar beklentileri belli ölçülerde bunu gerektiriyor.

Gerisi ayrıntıdır, herkes kendi cebinden bir şeyler çıkaracak ve denemeler yapacaktır. Bu işin kuralıdır.

Ancak…

AKP’nin işinin bittiği ya da bitirileceği iddiası fazlasıyla abartılıdır.

Eğer bitirmeden söz ediyorsak, bunun öznesi Washington’dur. Lakin unutmayalım, AKP’ye üç yıl önce bu toprakların tanık olduğu en Amerikancı hükümet teşhisi laf olsun diye konmamıştı, bunun temelleri vardı…

Bu temelleri sarsan, ABD’nin uşaklarını dahi güç duruma düşüren hoyratlığıdır, AKP değil. Beyaz Saray’daki aptallar da bunu bilecek deneye sahiptirler.

Sonra ABD’nin bir ülkede tek ata oynamama gibi bir alışkanlığı vardır, bu alışkanlığını değiştirmesi için zaman hiç uygun değildir. Bu açıdan AKP’nin herhangi değil, bir başat olduğu unutulmamalıdır.

Washington’un bu kadar güçlü toplumsal desteğe sahip olan bir partiyi hemen gözden çıkarması için kendisini fazlasıyla sağlama alması gerekir. ABD Türkiye’de sağlam dostlara, işbirlikçilere sahiptir ama Türkiye’nin kendisi sağlam durmamaktadır!

Bu nedenle “isteseler üç günde ipini çekerler” düşüncesi, fazlasıyla gerçek olmakla birlikte, siyasetin kaldıramayacağı kadar yalındır. AKP’nin ipini çekmek kolaydır, piyasalarla biraz daha oynarsın, beş kişiyi istifaya zorlarsın, üç provokasyon daha yaratırsın…

Ancak yerine “daha iyisi”ni koymak gerekecektir.

Şimdi bu “daha iyisi” oluşturulmaya çalışılıyor. Ama bir yandan da AKP, Türkiye’nin hiç yabana atılmaması gereken partisi de, yeniden kullanılabilir hale getirilmek isteniyor. Yeterince korkutulan ve başına gelebilecekler konusunda aydınlatılan bu partinin lider kadroları CHP-MHP ikilisinden daha fazlasına verebileceklerini büyük patrona anlatmanın telaşına düşmüş durumdalar. Aslında ellerinde daha fazlası da var: AKP’nin seçmeni diğerlerine göre çok daha sağlam duruyor. ABD’den bu konuda mesaj da geldi: “O seçmene bizi biraz daha çok sevdirin, kendiniz daha az sevilmeyi göze alın!”

Fazla şey değil mi?

Ama ABD hep fazlasını istediği için bir büyük güç ve yine bu nedenle burnu boktan kurtulmuyor!

Buradan hareketle daha önce vurguladığımız bir başka gerçeği buraya aktararak bugünü noktalamanın en uygun anıdır: ABD’nin projelerinin olması bu projelerin uygulanabilir olması anlamına gelmiyor!

Zaten devrimci siyasetin bir parçası da emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin zayıf noktalarından yararlanarak ezilenlerin cephesini güçlendirmek değil miydi?     

 

yazici   mail