Turgutlu'ya 15 milyon ton saf kükürt geliyor. Hem de yurtdışından. Ne işe yarayacağı belli. Belli de, nereye gideceği belirsiz. Vardan yok olamayacağına göre, bu çevreyi, yaşamı, insan sağlığını olumsuz etkileyen maddenin kullanıldıktan sonra nereye gideceğini merak etmeye değer.
Kamu görevlileri pek merak etmediler. Geçen yıl ÇED Raporu'na olumlu kararı ve İngiltere'de kurulu European Nickel plc adlı şirkete Manisa Turgutlu Çaldağ'da ülkemizin tek nikel ve kobalt yatağını işletme iznini verdiler. Ama yurtsever mühendisler, hekimler, hukukçular, bilim insanları bunu merak ediyor. Yine Turgutlu'lar da bunu merak etmeye başladı. Bir süredir, bir Manisa milletvekili konuyu sahiplenip karar vericileri zorluyordu. Sonuç alamadı ve yeniden aday da ol(a)madı. Turgutlu'daki siyasal partileirn bazılarıyla sivil toplum örgütleri de bir güçbirliği platformu oluşturup maden işletmesine karşı imza toplamaya başlamıştı. Şimdi de, Turgutlu Toplumsal Dayanışma ve Kültür Merkezi konuyu sahiplenip bir panel düzenledi. Bu tepki ve örgütlenmeyi işletmeci şirketin girişimleri de besledi. Halk ilişkiler çalışmalarını Turgutlu Kaymakamlığı'nın izinleriyle kentteki 10 bin kadar öğrenciyi işletmeye götürüp bilgilendirmeleri(?) kuşkuları arttırdı, soruları yükseltti. Turgutlu ve çevre köyler halkı kaygılı ve burada da halk kaygılanmakta haklı.
İşletmeden geriye ne kalacak?
İşletme tesisleri toplam 8,61 km2 (=861,5 ha ya da 8.610.000 m2)'lik bir alanı kaplayacak.
Bunun 2,26 km2'lik bölümünde dev açık ocaklar olacak. Çukurlar 150 m derinlikte; şevleri 34° eğimli olacak.
Tesislerin kurulacağı alan ise 1,36 km2 kaplayacak.
Pasa döküm alanı da 1,6 km2‘yi kapsayacak. Her yıl 10,8 milyon ton pasa, ekonomik olmayan kaya çıkarılıp bir yere yığılacak. Bu, işletme sonunda 151 milyon tonluk, 101 milyon m3'lük bir yığın olacak. Kabarınca 130 milyon m3. Yalnızca yüzde 33'ü açık ocağa geri doldurulacak. Bununla iki büyük atık dağı oluşacak. Şevi 3(Düşey)/1(Yatay) olacak.
Ekonomik oranda Nikel ve Kobalt, bunun yanında Demir ve Mangan içeren killi lateritik cevher, öğütülüp 45x512 m'lik alana 5 m yüksekliğinde yanyana dizilerek 32 adet yığında toplanacak ve yüzde 5 H2SO4 derişimli suyla yıkanacak, liç edilecek. Liçte kullanılan proses havuzları 585.000 m3 hacimli olacak.
İşletme sonunda bu yıığınların yüksekliği 40 m ve kaplayacağı toplam alan da 90 ha olacak (=1440 m x 512 m x 40 m).
Yığınların tabanında 30 cm kil astar ve 1,5 mm'lik kalınlıklı sentetik bir yaygı olacak. İşletmecilere bakarsanız bu sayede yeraltına birşey sızmayacak.
Tesiste yılda 1.000.000 ton H2SO4, 46.000 ton soda külü, 51.000 ton sönmemiş kireç, 17 ton köpürtücü kimyasal ve 15.000 ton da katalizör vanadyum pentoksit kullanılacak. Bunlar da çevreye bulaşmayacak!
Liç işlemleri sonunda yılda 1,7 milyon ton demir çökeltisi(demir hidroksit+?); 185.000 ton/yıl da Mangan çökeltisi çıkacak. Demir çökeltisi dense de, ÇED Raporu ekinde verilen İTÜ yazısına bakılırsa bunun içinde önemli oranda jips (CaSO4) te bulunacak. Yine ÇED Raporu'na göre, liç edilmiş cevherde yüzde 3,7 ve Demir Çözeltisi'nde de yüzde 16 kadar kükürt (S) olacağı beliritiliyor.
Cevherde kükürt yok. Başka maden yataklarında sorun yaratan sülfürlü (kükürtlü) metal mineralleri bu yatakta yok. Bu sayede ilksel durumuyla Çaldağ'da "Asit Maden Drenajı" sakıncası da yok. Yani çevreyi gözeten bir zenginleştirme teknolojisi kullanılsa asitli su, ağır metal ve siyanür yayılması gibi sorunlar olmayacak.
Getirilen onca kükürt ne olacak?
Ancak, Enickel plc öyle bir yöntem seçmiş ki, bu eksiklik (!) giderilecek. Yurt dışından getirilecek olan kükürt burada sülfürik asite dönüştürülecek suyla seyreltilecek ve cevher yığınları açık havada bununla yıkanacak.
Asit burada kurulacak bir fabrikada üretilecek. Asit tesisinde günde yurt dışından getirilecek 3000 ton kükürt yakılacak. Yılda 1 milyon ton H2SO4 üretilecek. 15 yılda 15.000.000 ton!
Sorarsanız, işletmecilerin aldıkları önlemler asitin çevreye yayılmasını, yeraltısuyuna karışmasını, çevreye zarar vermesini engelleyecek. Bilimsel analizler yaptırılmış, yörede hakim olan rüzgar yön ve hızına göre modeller hazırlatılmış ve kükürtlü gazların (SOx) çevreye yayılışında izin verilen sınırlara ulaşmayacağı sonucu bulunmuş! Yakın köylerde en çok 60 mikrogram/m3 SO2'den fazlasıyla karşılalmayacak.
Pekiyi, günde 3.000 ton kükürt kullanılıp üretilen sülfürik asitin yılda 1.000.000 tonu suda seyreltilip açık havada öğütülmüş cevher yığınlarına damlatılmasından sonrasını irdeleyelim, o zaman. 15 yıl boyunca, hemen hemen 15.000.000 ton kükürt gelecek Çaldağ'a. Ama bunun nereye gideceğini ÇED Raporu'nda arayan bir bilgi bulamıyor.
İşletme süresince toplam 500.000 ton nikel üretileceğine ve yurtdışına gönderilecek yarı zenginleştirilmiş çamurun yüzde 70'i nikel olacağına göre toplam 715.000 ton çamur buradan uzaklaşacak. Bunun da yüzde 3,7'si kükürt (S). Demek ki, 15 milyon ton kükürtün yalnızca 26.500 ton'u Çaldağ'dan geri gidecek. Bize kalan 14.973.500 ton kükürt ne olacak? Demir çökeltisinin yüzde 16'sının kükürt olacağı belirtiliyor. Bu kükürt jipse (CaSO4) bağlı olacak. ÇED Raporu'na göre yılda 1.700.000 ton demir çökeltisi oluşacak. Hadi, bilgi verilmese de yılda açığa çıkacak 185.000 ton mangan çökeltisinin de yüzde 16'sının kükürt olduğunu varsayalım. Sonuçta, 15 yılda 4.524.000 ton kükürtün de bu çökeltilerde kalacağı öngörülebilir. Bu çökeltiler, liçi tamamlanmış yığınların üzerine serilip "ilelebet" orada bırakılacak. Yani, bugüne değin jeolojik çevresinde sülfür, sülfat, sülfürlü mineraller ve jips bulunmayan Turgutlu yöresi, Gediz ovasının bir kenarında bu ortama yabancı olan "S" depolanmış olacak.
Ya geriye kalan 10.449.500 ton kükürt nereye gidecek? Günde 1.908 ton, saatte 79,5 ton, dakikada 1.325 kg, saniyede 22 kg kükürt, sülfür, S bir yerlere gidecek. Nereye belli değil. Ama tahmin etmek te güç değil. Bunun bir bölümü liç edilmiş yığınlara bağlanacak elbette. Ama çoğu SOx gazları olarak havaya karışacak. Suyla, nemle karşılaştığı her yerde asite dönüşecek. Toprağı, bitkileri, yaprakları kavuracak. O havayı soluyan insanların ciğerlerini yakacak.
Aynı, Polonya ve Romanya'daki santrallarda yakılan yüksek kükürtlü kömürden atmosfere karışan kükürtlü gazların Doğu Karadeniz Dağları'ndaki doğal yaşlı ormanları yok etmesi; aynı, Gökova ve Yatağan Santralları'ndan çıkan kükürtlü gazların Muğla ormanlarında yarattığı yıkım gibi; aynı, Yatağan Santralı'nın saldığı kükürtlü gazların Yatağan halkını toplu ölümün eşiğine getirmesi gibi.
Turgutlu'lular kaygılanmasın da ne yapsın. Elbette yanıtlanmasını istedikleri sorular var.
Bununla da kalmayacak!
İşletmede yılda 4.200.000 m3 su kullanılacak. Bunun 2.000.000 m3'ü asit fabrikasında kullanılacak. Yani sürekli olarak 135 lt/sn su tüketilecek ve bu su Gediz'den çekilecek.
Ama yılın 4-5 ayında Gediz'de çekilebilecek bu kadar su yok. ÇED Raporu'na göre kuru mevsimde bunun Gediz'e etkisi yalnızca yüzde 3 olacakmış. Gediz yetmediğinde gereken 135 lt/sn suyun 35 lt/sn'lik bölümü yeraltısuyu kuyularından su çekilecek ve bunun çevrede sulama ve köy kullanımları için yararlanılan kuyu ve akiferlere etkisini öngörmek için yapılan model ve senaryo çalışmalarında yalnızca 35 lt/sn su çekilirse ne olacağı araştırılınca bunun kayda değer bir zararının olmayacağı sonucuna varılmış.
Ama, ÇED Raporu ekindeki DSİ yazısında yazın Gediz'den su verilemeyeceği belirtiliyor. Üstelik yine ÇED Raporu'nun ekindeki Hidroloji Raporu'nda da olağan bir yılda dört ay boyunca Gediz'den su çekilemeyeceği belirtiliyor. Bu yıllardaki gibi kurak dönemlerde bu sü
Renin daha da uzun olacağı kuşkusuz. O zaman, en az 4 ay süre ile yeraltısuyundan 135 lt/sn su çekilecek. Ama, model ve etki değerlendirmeleri yalnızca 35 lt/sn için yapılmış! Gerçek gizlenmiş! Yörede, güneye göre daha ince olduğu belirtilen alüvyon akiferinde önemli düşümler olacağı ve bunun da çevrede sulama amacıyla su çekilen kuyuları verimsizleştirip kurutacağı saklanmaya çalışılmış.
Üstelik ÇED Raporu ekinde sunulan ve DSİ tarafından verilmiş olan "Kullanma Belgesi" de yalnızca yılda 1.500 ton yeraltısuyu çekilmesine izin veriyor; 4 ay x 135 lt/sn = 1.399.680 ton çekilmesine değil!
Gediz Ovası'nda üzüm, pamuk, meyve yetiştiren yöre halkı bu soruya da yanıt beklememeli mi?
Öğrencileri işletmeye götürüp "bilgi" verenler, bu soruya da yanıt vermemeli mi?
Turgutlu'lular başlarına neler geleceğini merak ediyor. Olacaklardan kaygılılar. Ve olacakların bedelini neden kendilerinin ödemesi gerektiğini anlayamıyorlar.
Kim kazanacak?
Öyle ya. Çok kârlı bir işletme olacak bu.
İşletmede yüzde 1,28 Nikel ve yüzde 0,07 Cobalt kapsayan 36 milyon ton cevher çıkarılıp işlenecek. Bu değerin son bulgularla 45 milyon tona yükseldiği bildiriliyor.
Bunun için günde 8.000 ton; yılda 2,7 milyon ton cevher çıkarılacak.
İşletme süresince toplam yaklaşık 500.000 ton Ni metali elde edilecek. Nikel fiyatı beş yıl önce 3-3,5 USD/libre (=kilosu 6,5-7,5 USD) iken bu fiyat geçen ay 24 USD/libre'ye (yaklaşık 50 USD/kg'a) çıktı. Demek ki çıkarılacak nikelin pazar değeri 25 milyar dolar kadar olacak. Bu değer fizibilitede raporunda ve ÇED Raporu'nda bunun yarıdan azı kadar gösteriliyor.
Liç edilen cevherden elde edilen Ni ve Co hidroksit yurt dışına gönderilecek. Bu, yüzde 70 saflıkta olacak. Her ay bunu taşıyan 150 konteyner İskandinavya ya da Avustralya'ya gidecek. Kullanılacak asiti taşımamak için burada fabrika kuran European Nickel plc, son rafine işleminin yapılacağı tesisi burada kurmayı düşünmemiş. Cevheri dışarı yarı işlenmiş götürecek. Buradaki üretimi European Nickel plc'nin sermayesinin yüzde 100'üne sahip olduğu Türk Ticaret Yasası'na göre kurulmuş olan Bosphorous Nickel AŞ yapacak. Nikel ve Kobalt içeren zenginleştirilmiş çamur Bosphorous Nickel AŞ tarafından European Nickel plc'ye satılacak ve yurt dışında zenginleştirilip metali alınacak. Yani Bosphorous Nickel AŞ yarı zenginleştirilmiş malı Enickel plc'ye kaça satacağı, kimin kârlı olacağını ve kârın vergisinin hangi devlete verileceği belli olacak.
İşletme için 250 milyon dolar yatırım yapılacak. Toplam işletme maloluşu da 1, 037 milyar dolar.
Yani toplam giderin 20 katı kadar kâr sağlanacak.
Üstelik cevherin metal içeriğini alabilmek için sülfürik asit kullanılacak. Yurtdışından kükürt getirilecek ve burada kurulacak bir fabrikada asit üretilecek. Asit fabrikasından açığa çıkan ısıdan 30 MW elektrik elde edilip bunun yarısı satılacak. Hesapta bu yok.
Özetle 1-1,5 milyar dolar yatırım ve işletme giderine karşılık 25 milyar dolarlık metal elde edilecek.
İşletmede toplam 500 kişi çalışacak. Ücretleri, sigorta primleri, vb harcamalar yörede ve yurt içinde kalacak.
Ancak, Proje alanında 20 tür endemik bitki türü var. Bunlar yok olacak. 109.000 ağaç kesilecek. ÇED Raporu bunlara 20 USD x 1 m3 x 109.000 = 2.180.000 USD değer biçmiş. Enickel ormanı kereste olarak görüyor; yaşam kaynağı olarak değil!
20 endemik bitki türü, 109.000 ağaçlık bir orman, 25 milyar dolarlık biricik nikel-kobalt yatağımız, yöredeki tarımsal yaşamın verimliliği, insan sağlığı elden gidecek; dev bir çukur, iki büyük atık dağı, 900.000 m2'ye yayılmış 40 m yükseklikli ve sülfürik asitle yıkanmış, içine en az 4.500.000 ton kükürt saklanmış atık yığını, 10 milyon ton kükürtle zehirlenmiş doğa ve insan toplumu kalacak.
Ülkedeki tek nikel ve kobalt yatağı 15 yılda talan edilmiş, geride de bir yıkım alanı kalmış olacak. Her şey yasalara uygun. DB ve IMF'in istekleri doğrultusunda çıkarılmış olan yasalara. Yapılan herşey Devlet'çe desteklenecek. Bütün kamu kurumları ve görevlileri onların hizmetinde olacak. Karşı çıkanlara kötü insan gözüyle bakılacak. Yeter ki, Londra Borsası'na en az 20 milyar dolar aktarılırken bu topraklar yoksullaşsın, kirlensin, insanları telef olsun.
Emperyalizmi tanımlar mısınız?
Yıpratmak isteyenler... Aydemir Güler |
Filistin bölünmeyi hak etmiyor Gamze Erbil |
Gözün aydın Turgutlu! 15 milyon ton kükürt geliyor Tahir Öngür |
Salihli’de CHP’li başkan terörü | |
CHP'nin ‘Pusula’sı savaşı gösteriyor | |
Hamas: İsrail sınırının koruyucusu olamayız | |
AB ‘sorunsuz’ Anayasa istiyor | |
Muhalif kanal yayını sürdürecek |