Genelkurmay başkanının Olli Rehn hakkında söylediklerini süsleyip püsleyip, büyük anlamlar yükleyip vitrine koymayı deneyenler oldu medyada. Ne de olsa, Türkiye'nin ara sıra askeri sertliklere de ihtiyacı var. Onlarsız olmuyor.
Ancak, birincisi, genelkurmay başkanının konuyla ilgili görüşlerini ancak bir soru üzerine dile getirdiğini atlamayalım. Soru olmasaydı, yine de söyler miydi, tuhaflıklarıyla uğraşmayı medyaya bırakalım.
İkincisi, AsParti'nin çok zamandır konunun etrafında dolanmayı tercih ettiğine dikkat edelim. Bir nevi "kızım sana söylüyorum..." üslubu.
AB sözcülerinin (CHP'lilerin yorumunu ödünç alırsak) "AKP'nin yabancı oyuncusu" olarak nitelendikleri bir konjonktürde Büyükanıt'ın gelinine hitap ettiği bellidir. Ve bu ilk değildir. Türkiye'de siyasetin en kızıştığı anlarda, bir yüksek rütbeli generalin vesilesini bulup Kıbrıs'a geçmesi ve oradan AKP çizgisine sağından solundan dokunan açıklamalar yapması, AsParti'nin yeni dönem üslubu olmuşa benziyor. Büyükanıt, bu yönteme bir zenginleştirme katkısı yapmış oldu.
Gelinin bu tür inceliklerden anlayacağı yoktur. AKP burjuva siyasetinde kaba ve sakil bir popüler üslubun sürdürücüsüdür. Sağcı liderlerde, Menderes'te, Demirel'de rastlanan bu biçimin, öyle imalarla, anıştırmalarla bir şey olacağı yoktur. Zaten AsParti de bir şey olsun istememekte, tersine "aman bir şey olmasıncılığın" şampiyonluğunu yapmaktadır.
Türkiye'de gücünü emperyalizmin desteğine ve toplumun çürütülmesine borçlu olan, dolayısıyla ne ölçüde dengeli veya sağlam olduğu hakkında değerlendirme yapılması bile çoğu zaman mümkün olamayan bir düzenin, bu hassasiyete ihtiyacı vardır. Enerji kaynakları bunlar olan bir yapıda, istikrar ideolojisinin tanrısallaştırılması ve bu ideolojinin rehberliğinde tutum alınması yadırganmamalıdır.
Kıbrıs'tan, sorular vesilesiyle, bir de askeri operasyonlar sırasında esip kükreyen asker görüntüleri ne AKP'yi üzer, ne de gerçek hayatta bir şey değiştirir. Bu sözler, AsParti'nin minimum faaliyeti olan "basın açıklamaları"dır. Bir kurum, diğerlerine kendi pozisyonunu yansıtmadan varlığını sürdüremez. Ancak pozisyon yansıtmak parti olmaya yetmez.
Sonra, söz konusu kurum hayli kitlesel bir örgüttür ve kendi kadrolarını da tatmin etmek zorundadır. AKP'ye karşı bu ölçüde sessizliğin, kadrolarca kaldırılması zordur.
İşin somut kısmına dönersek; Avrupalılar bu ara AKP'yi 1 Mayıs şiddetiyle ilgili olarak eleştirmektedir. Başka zaman başka yerde susan Büyükanıt'ın ağzını açmasının AKP'ye dolaylı bir eleştiri mi, destek mi olduğu karışmıştır. Aslında daha önce Kuzey Kıbrıs'tan veya Güneydoğu dolaylarından gelen asker seslerinde de aynı çifte özellik veya yoruma açıklık vardır. Askerin kalkıp Kıbrıs veya Kürt sorunlarında milliyetçi kırmızı çizgilerden söz etmesi, ama bunu yaparken her iki coğrafyada işlemekte bulunan emperyalist planları karşısına almaması, AKP'nin işini zorlaştırmamakta, Türkiye egemen güçlerinin bütünlüğü gözetildiğinde önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Askerin bu tür tutumları, sivil hükümeti zayıflatmaz, elini güçlendirir. Kendisinin söyleyemediklerini başka kurumların ifade etmesi... iyi işbölümü değil mi?
Bu arada fotoğrafı herkesin istediği niyete okuması, isteyenin AKP'ye, gericiliğe, bölücülüğe, emperyalizme "karşı" sonuçlar çıkarsayıp rahatlaması da mümkün olmaktadır!
Bu performansın, bizim ‘90'ların ikinci yarısından gelen AsParti kavramlaştırmamızı zorladığı kesindir. Bu "parti"nin fesih olunduğu söylenemez. Bu sonuca varmak için genel olarak Türkiye kapitalizmini anlamamak, özel olarak da AsParti'nin geri çekilmesiyle otaya çıkan boşluğa bir açıklama getirmek gerek. Son iki genelkurmay başkanının "partileri"ni cepheden geri çekmelerinin bıraktığı boşluk, adı parti olan kurumlarca hiç mi hiç doldurulmamış ve bu alana Yargı akmıştır.
Peki benim burada ara sıra kullandığım eklemeyle, Yargı Partisi bu "işi" kotarabilecek, yani AKP'de temsil olunan kriz dinamiğini baskı altına alıp dizginleyebilecek midir? Kapatma davasının sonucu ne olursa olsun bu sorunun yanıtı verilebilir.
Yargı siyasete doğrudan müdahale ettiği ölçüde partileşmektedir. Ancak bu, kendi yaptırım araçlarına sahip olmayan bir müdahaledir. Bir hukuk kararının uygulanması, icracı güce bağlıdır. Türkiye'de AKP ile ilgili olarak ortaya çıkacak yargı karar(lar)ının uygulanabilirliği, dönüp dolaşıp askere dayanır. AKP'nin emperyalizm ve çürüme takviyeli tutumunun karşısındaki ağırlık, açık olmak gerekirse, hukukun üstünlüğü falan değil, bir darbenin meşruluk kazanma olasılığıdır.
Türkiye'de siyasal kriz devam edeceğe benziyor. Türkiye'de burjuva düzenin AKP'ye alternatifi yok. Bu durumda AsParti'nin "geri dönmemek üzere gitmiş olması" mümkün değildir. Ancak bunların şimdiye kadarki icraatlarının sistematik biçimde AKP'yi, yani emperyalizmi, sermayeyi, çürümeyi beslemiş olması da rastlantı değildir!
AsParti'ye ne oldu? Aydemir Güler |
'Orantılı, orantısız güç'; TTB Başkanı'na gözaltı, Denizler... Nurettin Abacıoğlu |
Maden işçilerinin de birlik ve mücadele günüdür 1 Mayıs * Tahir Öngür |
AKP'nin stratejisi: Her yola geliriz | |
Lübnan'da genel grev, genel direniş | |
ODTÜ’lüler geleneklerine sahip çıkıyor | |
Çelebi'den Erdoğan'a: Saymaya hazırlan | |
Nikaragua'da gıda güvenliği tartışılıyor |