www.soL.org.tr
AKP'nin YÖK'e diktiği biçilmiş kaftan
11 Aralık 2007, Salı

Yeni YÖK Başkanı'nın çalışma başlıkları, NATO, Dünya Bankası, Avrupa Birliği gibi kuruluşlarla ilişkileri, kendisinin AKP'nin üniversitelere biçtiği yeni misyonlar için biçilmiş kaftan olduğunu ortaya koyuyor

soL Günlerdir merakla beklenen Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı dün Abdullah Gül tarafından atandı. AKP'nin iktidar olduğundan bu yana en kavgalı göründüğü kurumların başında gelen YÖK'ün yeni başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın bugüne kadarki duruşu AKP hükümetinin ve sermayenin üniversitelerden talepleri ve ihtiyaçları bağlamında bir uyumu ortaya koyuyor. Özcan'ın akademik çalışmaları ve akademi dışındaki görev ve çalışmaları AKP'nin yeni YÖK başkanıyla uyum içersinde çalışacağına ve üniversitelerde etkisini artıracağına yönelik ipuçları sunuyor.

Ilımlı islamcı Özcan
AKP'nin 2002'den bu yana YÖK'le üniversitelerin ticarileşmesi ve sermayeye eklemlenmesi başlığında uyum içersinde çalıştığı biliniyor. Gerek AKP'nin gerekse de YÖK'ün hazırladığı üniversite raporları, üniversitelere biçilen misyonlar, kaynak sorununun çözülmesi, özel öğretime bakış çerçevesinde büyük benzerlikler taşıyor. AKP'yle YÖK'ün yıllardır süren kavgası ise temelde türban üzerinden süren laiklik kavgasında cisimleşiyordu. Bu kavga her ne kadar yukarda bahsedilen ortaklığın üstüne bunun toplumsal algılanışı anlamında bir örtü çekse de, YÖK'ün üniversitelerin üzerinde bugünkü gerici kuşatmada tarihsel sorumluluğunu gözden kaçırsa da, bu durum AKP'nin üniversiteler üzerindeki kadrolaşması, cemaatlerin-tarikatların etkinliğini artırması, yani kuşatmanın yoğunlaşması anlamında bir gerçeği yansıtıyordu. YÖK'ün yeni başkanı Özcan'ın açıklamaları, akademik çalışmaları, daha önceki görevleri, AKP'nin bu başlıkta, Teziç döneminde ortaya çıkan engelleri aşmak bağlamında önemli bir eşiği atladığını gösteriyor.

Özcan'a göre türban "talebi" düşürüyor
Bilindiği gibi AKP'nin yeni anayasa çalışmalarıyla üniversitelerde türban serbestliği tekrar gündeme gelirken, bu uygulamaya yönelik savunular ve eleştiriler devam ediyor. AKP'nin anayasa taslağını hazırlamak için görevlendirdiği komisyon da bu başlıkla ilgili bir netliği henüz ortaya koymazken türban serbestliğine ilişkin madde şimdilik alternatiflerle anayasa taslağında yer buldu. Bu konuyla ilgili olarak son yılların popüler araştırmacılarından Tarhan Erdem Eylül ayında 'Türban serbest olursa, üniversitede başı açık kalmaz' şeklinde bir açıklama yapmış, bu açıklama çeşitli tartışmalara neden olmuştu. YÖK'ün yeni başkanı Özcan'ın bu tartışmalar üzerine bir gazeteye verdiği demeç, kendisinin bu konuya ilişkin yaklaşımını ortaya koyuyor. Verdiği demeçte, Erdem'e katılmadığını belirten Özcan, "Hatta serbestlik ortamı oluşacağı için türban takanların bir kısmı vazgeçecek. Türban takmayanların gereksiz korkuları var. Serbestlik olursa, daha liberal demokrasi olur" şeklinde konuşmuştu. Açıklamasında, "O zaman bu mesele konuşulmayacak. Çevre baskısı asla olmayacak" diyen Özcan'ın erkeklerin açık olana ilgi duyup, farklı davranabileceği ve bunun üzerinden yaptığı "Kadınlar ilk aşamada eşitlik konusunda kan kaybedebilir" 'tespiti' ise Özcan'ın cinsiyetler arasındaki eşitliğe bakışındaki ilginç durumu ortaya koyuyor.

Özcan'ın Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi'nde misafir öğretim üyesi olarak yer aldığı yıllarda bu üniversitenin eş değerliliğinin YÖK tarafından kabul edilmemesi de dikkat çekiyor. Zamanın Dışişleri Bakanı, bugünün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün YÖK'e gelerek bu üniversitenin denkliğinin tanınmasını istediği belirtiliyor.

AKP'nin baş anketçisi
Özcan'ın Gül'le yollarının kesiştiği bir nokta da, Gül'ün bu göreve gelmesinin hemen öncesine denk düşüyor. Özcan, AKP'nin araştırmalarını yaptırdığı gözde şirketlerden Pollmark'ın kurucuları arasında yer alırken, AKP'nin cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde AKP teşkilatında yaptırdığı "kimi istersiniz" yoklamasını güvenilir bulduğu bu şirkete yaptırdığı biliniyor. Pollmark'ın sonuçları başı Gül'ün çektiğini söylüyordu.

Üniversite "girişimci"ye emanet
Özcan'ın bu özellikleri yanında, liberalliği, uluslararası kurumlarla ilişkileri de AKP'nin üniversitelere yeni dönemde biçtiği "girişimci üniversite" için de biçilmiş kaftan olduğunu gösteriyor. Ülkemizde genel olarak eğitim alanında yerelleştirme, özelleştirme bağlamında birçok ‘reformu’, projeyi dayatan Dünya Bankası'nın çeşitli çalışmalarında görev alan yeni YÖK Başkanı Özcan'ın, bunun yanında, TÜBİTAK'taki danışmanlık görevi süresince Türkiye'yi, NATO'nun içerisinde bir birimde temsil etmesi de dikkat çekiyor. Özcan’ın TÜBİTAK’ın AKP onaylı Başkanı Nüket Yetiş’in yakın arkadaşı olmasını da not düşmek gerekiyor.

Özcan’ın akademik hayatı boyunca AB’nin proje fonlama komisyonlarında da önemli görevler üstlendiği görülüyor. Özcan’ın bu tecrübeleri YÖK'ün kaynak kıskacındaki üniversiteleri emperyalist kurumların proje cennnetine dönüştürmesi bağlamında daha hızlı yol alacağının ipuçlarını sunuyor. Görev yaptığı ODTÜ'de kimi öğrenciler Özcan'ın hocadan daha çok patrona benzediğini ifade ederken, kendisinin üniversitede projeciliğiyle bilindiğini ve üniversitelerin daha da ticarileşmesinde sınır tanımayacağını belirtiyorlar. Geçmiş yıllarda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kaynak isteyen üniversitelere, AB projelerini işaret etmesi hatırlandığında, Özcan'ın bu anlamda da iyi bir seçim olduğu ortaya çıkıyor.

ABD yakınlığı
Özcan'ın özgeçmişinde dikkat çeken bir başka nokta da kendisinin 2004 yılından bu yana Türkiye Fulbright Komisyonunda Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyor olması. 1949 yılında bu yana çalışan komisyon, Türkiye'den ABD'de öğrenim görmek isteyen öğrencilere önemli bir destek sunuyor. Fulbright komisyonu ABD tarafından soğuk savaş yıllarına denk gelen 1946 yılında kurulurken, Türkiye ile ilişkiler 1949 yılında başlıyor. Son zamanlarda ortaya konan araştırmalar, ülkemizdeki başarılı gençlerin yaklaşık yarısının yurtdışında kalarak hayatlarına devam ettiğini gösterirken, bu komisyonun yaşanan beyin göçünde önemli "katkıları" olduğunu kaydetmek mümkün.

AKP rövanşı aldı
Bir süredir devam eden YÖK Başkanlığı tartışmaları içersinde başkan adayı olarak birçok isim gündeme gelmişti. Gündeme gelmeyen isimler arasında yer alan "sürpriz başkan" Özcan, AKP'nin üniversitelere yüklediği yeni anlamlar ve misyon anlamında "biçilmiş kaftan" olarak değerlendiriliyor. YÖK'ün başına Özcan'ın getirilmesi AKP'nin YÖK'ten aldığı rövanş olarak da yorumlanıyor.

Bu kılıfın temsil ettiği kimlikte söküklerin açılması, yırtılıp atılmasıysa üniversite bileşenlerinin verdiği kamusal ve aydılanmacı bir kimliğin üniversitelerde kendisine yer açmasına bağlı görünüyor.

yazici   mail