www.soL.org.tr
Tarafsız Bölge'de AB tartışması
16 Nisan 2008, Çarşamba

AKP'ye dönük kapatma davası ile birlikte yeniden gündemin ilk sıralarına taşınan AB gündemi dün Ahmet Hakan'ın sunduğu Tarafsız Bölge programında tartışıldı. TÜSİAD, AKP, CHP, MHP temsilcileri ve "AB uzmanları" AB'nin ne olduğu ve ajandası konusunda anlaşamazken, TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan AB'nin bütün olarak sorgulanması gerektiğine işaret etti.

soL AKP'nin emekçi kesimlerden yükselen karşı seslerden kaçabilmek ve açılan kapatma davası sürecinde elini rahatlatmak için sarıldığı AB çıpası dün CNN-Türk'te yayınlanan Tarafsız Bölge programında tartışıldı.

AB programına geri dönülmesinin gerekliliği hususunda TKP dışında tüm katılımcıların hemfikir olduğunun defaten dillendirildiği tartışmanın amaçsızlığı ve sığlığı izleyicilerde "kayıkçı dövüşü" yorumlarına neden oldu. Başta TÜSİAD'ın Brüksel Temsilcisi Bahadır Kaleağası olmak üzere AKP temsilcisi Lütfü Elvan, AB uzmanı sıfatı ile programa katılan Cengiz Aktar ile Emekli Büyükelçi Temel İskit'in ısrarlı tavırları karşısında MHP'yi temsilen tartışmada yer alan Deniz Bölükbaşı ve CHP'li Algan Hacaloğlu'nun "onurlu üyelik" söylemine sığınmaya çalıştıkları görüldü.

Başmüzakereci ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan'a dair "etkisiz" suçlamalarının yoğunlaşması üzerine 22 Temmuz seçimiyle DPT'den AKP grubuna terfi ettirilen Lütfü Elvan izleyicileri AKP'nin AB ısrarının son süreçle bağlantılı olmadığına ve AB gündeminin doğal seyri içinde ön plana çıktığına inandırmaya çalıştı. Buna binaen listesinin güçlendirilmesi için "derin devlet" tarafından MHP'den aday yapıldığı iddiaları seçim sürecinde yüksek sesle dile getirilen Deniz Bölükbaşı ise konuşmasına AKP'nin AB idealine bağlılığının samimiyetini sorgulayamayacağını söyleyerek başladı. AB'nin Türkiye'yi tam üyeliğe kabul iradesi oluşturamadığını söyleyen Bölükbaşı, Barroso ziyaretinin Türk yargısını tahakküm altına almak amacıyla kullanıldığını sözlerine ekledi.

Bölükbaşı'nın AKP'li Elvan'ı AB'nin Kürt sorununa yaklaşımı üzerinden sıkıştırmaya çalıştığı programda tartışmaya açılan hemen her başlıkta hem suçlayan hem de kendisini savunan tarafların AB metinlerinin arkasına saklanması dikkatlerden kaçmadı. Aynı diplomatik metinler üzerinde yürütülen tartışmalar, egemenliğin halktan alınarak AB bürokrasisi eliyle uluslararası sermayeye teslim edildiği AB üyeliği sürecinde egemenlik mekanizmalarının nasıl ortadan kaybolduğunun somut bir göstergesi olarak yorumlandı.

"AB Uzmanı" Cengiz Aktar ise süreçteki tıkanmanın yarattığı en önemli problemin "ilerleyememe" olduğuna dikkat çekti. Atılan titrek adımların süreci ilerletmediğine, 301 örneği üzerinden dikkat çeken Aktar, "Kayıp giden bir AB çıpası var. Kayıp gittiğinde bunun vebalini hiçbir parti, siyasi sorumluluk taşıyan hiçbir parti kaldıramaz. AB konusunda win-win (kazan-kazan) durumu var. İnsanlar kızıyor, hakir görüyorlar, aşağılıyorlar. Fransızlar atıp tutuyor doğrudur. Ama Türk insanı için için istiyor."

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan ise tartışmaların anlamsızlığına dikkat çekerek, yalnızca Türkiye'nin AB üyeliğine karşı değil, AB'nin kendisi ve varlığı ile mücadele edilmesi gerektiğini söyleyerek programa yeni bir boyut katmış oldu. Türkiye'de var olan siyasi yapının yıllardır ABD-AB gibi emperyalist merkezlerden onay almadan adım atılamayan bir alan olduğuna dikkat çeken Okuyan, hem iktidarın hem de muhalefetin AB'yi bir tehdit kartı olarak birbirlerine karşı kullandığını söyledi. Okuyan sözlerine şöyle devam etti: "Meclisteki bütün partilerin mutabık olduğu tespitine katılıyorum. Ama toplumun mutabakat içinde olduğuna katılmıyorum. Tek kaygı itilip kakılma değil. Cengiz Aktar'ın verdiği Avrupa'daki Türk işçilerin eğilimleri ile ilgili bilgilerde son yıllarda ciddi değişiklikler var; artan işsizlikle birlikte Türk nüfus da kaygılı."

Kemal Okuyan'ın arkasından söz alan Emekli Büyükelçi Temel İskit ve TÜSİAD Brüksel Temsilcisi Bahadır Kaleağası, Okuyan'ın sözleri ile çehresi farklılaşan programı yeniden istedikleri eksene oturtmak amacıyla AB dozajını artırdı. AB sürecinin ikili ilişki olarak algılanmaması gerektiğine işaret eden İskit, durumun Türkiye'nin AB'ye uyum süreci olarak değerlendirilmesi ve gereklerinin kayıtsız şartsız kabul edilmesi gerektiğini belirtti.  Kaleağası ise AB'nin resmi belgelerinde bulunmayan ve AB sürecine atfedilen bölünme gibi kimi "olumsuzluk"ların hurafe olduğunu belirtti. Kaleağası, Türkiye'nin AB üyeliğini istemeyen AB-içi lobilerin varlığına karşı Türkiye'nin AB'ye daha çok bağlanması gerektiğini söyledi.

Kürt sorunu ve 301 üzerinde yoğunlaşan tartışmalarda AB'nin sürece yalnızca kültürel ve insani haklar çerçevesinden yaklaştığı görüşünün ağırlık kazandığı dakikalarda söz alan Kemal Okuyan, AB'ye böyle bir saflık atfedilmesinin yanlış olduğunu belirttikten sonra AB'nin bölgesel bir stratejisi olduğu ve bu stratejinin tarihsel kökleri olduğuna dikkat çekti. Okuyan bu tarihsel kökleri şu şekilde açıkladı: "Bu stratejinin arka planında Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu var. Bu içe sindirilmiş bir süreç değil. SSCB'nin varlığı bu büyüklükte bir ülkeyi kabullenmelerini sağlamıştı. 1991 sonrası böyle bir ülkeye ihtiyaçları kalmadı. AB, bugünkü Türkiye'yi içine sindiremez. Bir dönüşüm planı hedefleniyor. AB bir dünya gücü olmak için bu bölgeye bir giriş yapmak zorunda. Kendisinin doğuya doğru açılımına uygun bir coğrafya yaratma hedefi var. Bu kapsamda, AB, Türkiye'nin direncini kırıyor, ekonomiyi, sosyal yapıyı, kültürel yapıyı olumsuz yönde dönüştürüyor. Savunma ve dış politika baştan aşağı geriledi." Ahmet Hakan araya girerek AB sürecinin Türkiye'de işkencenin önlenmesi, insan haklarının geliştirilmesi gibi sonuçları olduğu değerlendirmesi yaptı. Okuyan bu sözler üzerine Meclis'te görüşülmekte olan SSGSS yasa tasarısı ile emeklilik başta olmak üzere emekçilerin en temel haklarının ellerinden alındığını, işsizliğin arttığını, tarımın çökmekte olduğunu hatırlatarak, çalışma hakkının olmadığı bir yerde insan haklarından söz edilemeyeceğini, AB'nin de bu sürecin karşısında değil bizzat arkasında olduğunu söyledi.

Hemen her katılımcının Kemal Okuyan'ın bu sözlerine dönük itirazlarını dile getirmelerinin ardından sunucu Ahmet Hakan, programın seyrini yeniden 301 eksenine kaydırdı. Stüdyoda bu konuda son söz alan konuşmacı olan Okuyan, "301 bu haliyle kalacaksa Türkiye'nin son 20 yılında hükümet olan tüm partiler, Türkiye'yi içine düşürdükleri durum nedeniyle bu maddeden yargılanmalıdır" dedi. 

yazici   mail