DTP’nin “sert eleştiri” görüntüsü altında AKP’nin siyasi koordinatlarını benimsediği görülürken, kimi başlıklardaki ihtilafın “AKP’nin geride kalması” biçiminde tezahür etmesi dikkat çekti.

“Kalkınma ajansları için 4 yıl uğraştık”
AKP’nin GAP’a yönelik eylem planına ilişkin açıklamada bulunan Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir, AKP planının bölgesel gelişimi sağlayamayacağını, DTP olarak kendi projelerinin bölgesel kalkınmayı sağlayacağını söyledi.

Erdoğan’ın bölgede üç ilde kalkınma ajansı kurulacağı yönündeki sözlerine “Kalkınma Ajansı Diyarbakır’da kurulmuyor” diyerek gönderme yapan Baydemir, “Biz dört yıldır Kalkınma Ajansı’nın Diyarbakır’da kurulması için çaba sarf ediyoruz. Başbakan bugün Diyarbakır’da Kalkınma Ajansı’nın kurulmayacağını ilan etti. Ama Kalkınma Ajansı Diyarbakır'da kurulmuyor. Yani Diyarbakır bu işin içinde yok. Kalkınma Ajansı olmadan Diyarbakır'ı nasıl cazibe merkezi haline getireceksiniz. Bizimle alay mı ediyorsunuz? Kimseyi bilmiyorum ama artık ben kanmayacağım. Bu proje bir kez daha seçim propagandasına dönüşmüştür” diye konuştu.

“Neden şirketimiz yok?”
GAP Platformu’na belediyenin talep etmesine rağmen dahil edilmediğini dile getiren Baydemir, “Neden 16 büyükşehir belediyesi içinde şirketi olmayan tek belediye biziz. 5 şirket başvurumuzu neden kabul etmeyerek engel oldunuz. Hibe yoluyla edindiğimiz şirketi neden özelleştirmek için baskı uyguladınız? Katı Atık Entegre Tesisi Projemiz Çevre Bakanlığı Masası’nda duruyor ve hükümet 2006-2009 planından çıkarıp neden 2009-1013 planına ertelediniz? Bu haksızlığı neden Diyarbakır’a yaptınız? şeklinde konuştu.

GAP’ın “en iyi sonuçla” bölge tarımında ilerleme anlamına gelebileceğini söyleyen Baydemir, bölgenin merkezi hükümet yatırımlarından ve elektrik üretiminden hak ettiğini çok altında pay aldığını söyledi. İddialarını bütçe ve elektrik rakamlarıyla destekleyen Baydemir, AKP hükümetinin programının bölgesel kalkınma yönünde ilerleme sağlayamayacağını söyledi.

Bölge sorunlarının bölgesel politikalarla çözülemeyeceği yönündeki değerlendirmeleri görmezden gelen DTP yönetiminin, AKP ve sermaye çevrelerinin de savunduğu “yerel siyaset anlayışı”nı eksen alarak AKP’yi eleştirdiği görülüyor. DTP’nin, AKP’nin ortaya sunduğu ekseni baz alarak bölgede AKP’ye karşı siyaset yapma çabası ise, zayıf ve AKP siyasetine katkıda bulunan bir çaba olarak yorumlanıyor.

Diyarbakır’da roller değişti
DTP siyasetinin AKP eksenine yönelmekte olduğunu örnekleyen bir diğer gelişme de Diyarbakır İl Genel Meclisi’nde yaşandı.

Oy çokluğuyla kabul edilen önerge, Vali Hüseyin Avni Mutlu’ya gönderildi. Ancak vali, tüzüğe aykırı olduğu gerekçesiyle önergeyi tekrar görüşülmek üzere İl Genel Meclisi’ne gönderdi. İl Genel Meclisi’nden ikinci kez yapılan oylamada, önerge tekrar DTP’lilerin oylarıyla kabul edildi.

Vali Mutlu’nun kararı mahkemeye taşımaya hazırlandığını bildirildi. PKK’ye yakınlığıyla bilinen kaynaklar, “İslamcı vali cami yardımına kızdı” arabaşlığı kullanarak valiyi eleştirdi.

Fırat haber ajansı tarafından yer verilen hapiste bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan’ın demecinin bir bölümünde ise şu ifadeler yer almıştı:

“Camiler toplumsal merkez haline getirilmelidir. Hz. Muhammed döneminde camiler, toplumsal sorunların tartışıldığı bir merkezdi. Camiler, Hz. Muhammed döneminde olduğu gibi bugün de toplumsal sorunların çözüldüğü merkez haline getirilmelidirler. İslam dininin özü de budur. İslam dini barışa hizmet eder. İmamlar da bu eksenli çalışmalarına devam edebilirler. Duyarlı imamlara özel selamlarımı söylüyorum.”

Ayna’dan AKP’ye selam
DTP Meclis Grup Başkanı Ahmet Türk’ün görevinden istifasının ardından Grup Başkanlığına gelen DTP Mardin Milletvekili Emine Ayna, göreve geldikten sonraki ilk konuşmasında yargıya karşı AKP’yi savundu.

Sermaye basını tarafından Kürt sorununda “ılımlı” olan Ahmet Türk’e karşı “şahin” olarak nitelenen Emine Ayna, özellikle “vesayetçi-otoriter zihniyete karşı” AKP’ye sergilediği yakınlıkla dikkat çekti.

Demecinde son süreci yorumlayan Ayna, “Yargı gibi tarafsız olması gereken bir kurumun kendisini muhalefet minderinde görmesi ve bu yönlü bir refleks göstermesi demokratik rejimlerde kabul edilemez bir durumdur” diye konuştu.

Yargıya yönelik eleştirilerinde AKP söylemini benimsemekten çekinmeyen Ayna, “Demokratikleşme çabalarının önünde set oluşturarak Cumhuriyet sistemini oligarşinin iktidarına dönüştüren bu seçkincilerin tek bir hedefi var, o da; halk iradesini, yurttaş iradesini engellemek, kendi iktidarlarını sürdürmektir. Olay bir yargı bağımsızlığı mücadelesi filan da değildir” dedi.

“Cuntacılık kurumsallaşarak bugüne geldi”
27 Mayıs 1960 askeri darbesinin 48’inci yıl dönümü olduğunu anımsatan Ayna, “Türkiye’de cuntacılık geleneğinin resmen başladığı ilk müdahale, 1960 askeri darbesidir. Vesayetçi-otoriter zihniyet, demokrasinin gelişimine tahammül edememiştir ve yaptığı müdahaleyi meşrulaştırmak için Cumhuriyet değerlerini öne sürmüştür. Maalesef, siyaset alanını daraltma ve sürekli vesayet altında tutma zihniyeti, özellikle bu darbeden itibaren adeta kurumsallaşarak günümüze kadar gelmiştir” ifadesini kullandı.