www.soL.org.tr
Asıl kâr katsayısına dikkat!
21 Kasım 2006, Salı

Geçtiğimiz hafta tamamlanan 17. Milli Eğitim Şurası basında meslek liselerinin katsayı tartışmasına indirgenirken, ağırlıklı gündemini AB politikaları kapsamında eğitimin piyasaya açılması olan Şura'ya eğitimciler büyük tepki gösterdi.

soL Cuma günü sona eren 17. Milli Eğitim Şurasına eğitimde özelleştirme gündemi ve özel sektör övgüsü damgasını vurdu. Milyonlarca öğrencinin eğitim alacağı koşulları belirleyecek olan gündem büyük basın tarafından göz ardı edilirken, konuyu takip eden öğretmenler, sendikacılar ve akademisyenler, Şura'da dayatılmak istenen anlayışa tepki gösterdi.

Özel okulları desteklemek için sayısız önerinin ortaya atıldığı Şura'da, bu okulların taşeron şirketler olarak ele alınabileceği ve devletin bu okullardan hizmet satın alabileceği önerisi dahi yaygın kabul görebildi. Pazar bulmakta zorluk çeken özel okullara devletin elindeki kaynaklarının aktarılması ve özel okulların kârlarının garantiye alınması anlamına gelen bu öneri, bir talep olarak bir süredir özel okullar tarafından dile getiriliyordu.

Eğitimdeki sorunların çözümü özel sektördeymiş!
Şura'da özel okullar, dershaneler ve vakıf üniversitelerinin sayılarına oranla fazla temsil edildiği göze çarparken, gerek bakanlık temsilcileri, gerek diğer katılımcılar tarafından eğitim sistemindeki sorunlara çözüm olarak sürekli özelleştirmeye ve özel sektöre işaret edildi. Bu iddiaya kanıt olarak ise, devlet okullarının kaynak, altyapı, öğretmen vb. başlıklarda yetersizlikler yaşadığı, ancak özel okulların ise çok iyi şartlarda "hizmet" verdiği ifade edildi.

Özel sektöre eğitim alanında yatırım yapma çağrısında bulunulan konuşmalarda yer alan görüşler, devlet okullarının da piyasa kıstaslarıyla faaliyet göstermesini ve "rekabet" içine girmesini öngörüyordu. Nitekim bu bağlamdaki konuşmaların büyük bölümünde bir yandan devlet okullarının faaliyetlerinin her fırsatta taşeronlara devretmesi gerektiği belirtilirken, diğer yandan bu okullarda son derece düşük maaşlara tabi kadrosuz çalışma uygulamalarının da övüldüğü görüldü.

Şura'da mesleki eğitimin tanımlanması, yaygınlaştırılması ve kurumsallaştırılması yönünde çok sayıda öneri yapıldı. Hedeflenen sistemde yoksul öğrencilerin ağırlıklı olarak mesleki eğitimde yer alması, zengin öğrencilerin ise, her türlü altyapıya sahip yüksek puanlı üniversitelerde okutulmasının öngörüldüğü anlaşılıyor. Nitekim bugün halen yoksul öğrencilerin okuduğu liselerde, öğrencilerin meslek liselerine özendirilmesi konusunda gayri-resmi bir çabanın yürütülmekte olduğu konusunda haberler geliyor.

Özelleştirme ve küreselleşmenin karşı çıkılamayacak zorunluluklar olarak kabul ettirilmeye çalışıldığı Şura'nın ana esin kaynağının AB üyelik süreci olduğu konusunda yaygın bir kanı bulunuyor. Şura kapsamında gündeme getirilen önerilerin AB'nin son yıllarda eğitim alanında atmaya çalıştığı adımlarla taşıdığı ortaklıklar ise dikkat çekici.

Şura, Lizbon Stratejisi ve Bolonya Süreciyle paralellik taşıyor
AB'nin ekonomik durgunluğu aşmak bütün kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi için attığı kritik adımlardan olan ve 2000 yılında ortaya çıkan Lizbon Stratejisi ve ardından Bolonya Süreci, Şura'da ortaya atılan düşüncelerin esin kaynağı niteliğinde. Eğitim alanında sermaye lehine kapsamlı dönüşümlerin acilen hayata geçirilmesini öngören bu planlar, halen AB ülkelerinde uygulanmaya çalışılıyor.

Eğitim maliyetlerinin öğrencilere ve ailelerine yüklenmesini öngören bu politikalar, Şura'da da belirtildiği gibi bu sayede eğitim hizmetlerinin en kısa sürede kar amacı güden kuruluşlara devredilmesi hedefliyor. Şura'da sıkça dile getirilen önerilerden biri olan, devlet okullarının piyasa şartlarında rekabet etmesi de bu planlarda önemle vurgulanırken, bu okulların özel sektöre başvurarak kendi mali kaynaklarını yaratmaları gerektiği belirtiliyor.

Milli Eğitim Şurası'ndaki baskın görüşün esin kaynağı niteliğindeki bu planlar, bir süredir Avrupa çapında uygulanmaya çalışılıyor. Geçtiğimiz aylarda Yunanistan'da büyük protestolara neden olan bu politikalara karşı, ilköğretimden yükseköğretime bütün eğitim kurumlarında öğrenciler ve eğitimciler aylara yayılan grevler ve protestolar düzenlemişti.

Öğretmenler: "Önce çocuklarımız ve memleketimiz"
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Yurtsever Cephe İstanbul Öğretmeler İnisiyatifi üyeleri, Şura'da toplumsal ihtiyaçların geriye itildiği bir eğitim sisteminin, müfredatıyla ve örgütlenmesiyle topluma dayatılmaya çalışıldığına dikkat çekti. Eğitim hakkının tüm çocuklarımız için eşit bir şekilde nasıl hayata geçirileceği konusunun ana gündem olduğu şuraların toplanması gerektiğini söyleyen öğretmenler, söz konusu Şura'nın merkezinde ise sermayenin çıkarlarının yattığını vurguladı.

"Çocuklarımızın eğitim hakkının devlet eliyle alındığı bir süreçte, devlete sorumluluğunu hatırlatmayı görev biliyoruz" diyen öğretmenler, taşan derelerden ötürü okuluna gidemeyen, okul malzemelerini edinecek durumda olmayan, çalışmak zorunda olduğu için okuyamayan çocukların durumunun devletin sorumluluğu altında olduğuna dikkat çekti.

 

yazici   mail