www.soL.org.tr
ABD içe kapanamaz
Kemal Okuyan 21 Kasım 2006, Salı

ABD'ye dikkat yazıları 2


Amerika Birleşik Devletleri önümüzdeki dönemde Irak politikasına yeni bir içerik kazandırabilir, şu ya da bu bölgeye ilişkin stratejisinde bazı değişiklikler yapabilir. Ancak "içe kapanamaz".

İçe kapanamaz, çünkü bir emperyalist ülke olarak Amerika Birleşik Devletleri gücünü her yerde olmasından almaktadır. İçe kapanamaz, çünkü dünya kapitalist sistemi ABD'yi arkadan ittirmektedir, bir başka deyişle ABD'nin bırakacağı boşluğu doldurabilme yeteneğinden yoksundur. İçe kapanamaz, çünkü ABD'de sistemin dayanağı olan muhafazakâr orta sınıflar için "dünya meseleleri"nin uzakta halledilmemesi bir felakettir, çarpıcı sorunlarla boğuşan Amerikan toplumu bir dünya gücü olmanın getirdiği psikolojik üstünlük olmaksızın bir arada tutulamaz. İçe kapanamaz, çünkü soL'da bu yazının yerine yenisinin konacağı süre zarfında 2 milyar dolarcık daha artarak 8 trilyon 618 milyar dolarlık borca kavuşacak olan ABD ekonomisi ancak "tam saha presle" bu yükle var olmaya devam edebilir.

İçe kapanamaz, çünkü hiç kimsenin böyle bir niyeti yoktur.

Bush döneminin ABD çıkarlarına hangi alanlarda zarar verdiğine, dünyanın birçok yerinde ezilen insanların ayağa kalkmasına nasıl yardımcı olduğuna başka yazılarda değineceğim. Ancak önce, Bush döneminin ABD açısından artılarından söz etmek gerek.

Bush döneminde ABD uluslararası hukukun sınırlamalarından iyice kurtulmuştur. ABD'nin kural tanımazlığı bir kural haline gelmiştir. Buna yönelik tepkiler, ABD'nin ilan ettiği "istediğini yapabilme hakkı"nın kazandığı meşruiyet yanında hafif kalmaktadır.

Bush döneminde ABD eski Sovyet Cumhuriyetleri'ne sokulmuş ve Rusya'yı gerçek anlamıyla kuşatmıştır. Bu ülkelerde Rusya'nın etkisi sürmekte ve biraz da bu etki nedeniyle siyasi dengeler sürekli değişmektedir ama ABD'nin Kafkaslar ve Orta Asya'da eskisine göre çok önemli mevziler elde ettiği tartışılmayacak bir gerçektir.

Bush döneminde ABD NATO'nun genişleme sürecini hızlandırmış ve faaliyet alanını iyice çeşitlendirmiştir. Adı üzerinde, Kuzey Atlantik İttifakı olarak kurulan örgütün kuzeyle de Atlantik ile de bir ilgisi kalmamıştır; o artık her yerdedir!

Bush döneminde ABD Avrupa Birliği'nin siyasal bir krize girmesine "yardım" etmiş, birlik içerisinde her zaman kendi politikalarına mutlak angaje olan bir odağı el altında tutmayı becermiştir. AB'nin motor gücü Almanya bugün ABD ile daha fazla işbirliği yolları aramaktadır. İngiltere'de Beyaz Saray köpeği olarak adlandırılan bir başbakanı koltuğundan etmek mümkün olmamıştır ve bu kişinin alternatifi büyük olasılıkla Amerikancılık konusunda şaşmaz bir geleneği bulunan Muhafazakar Parti'den çıkacaktır. Birliğin yeni üyeleri dış politikada "Bush kültürü"nün belirlenimi altındadır. "Terör"le mücadelede, sosyal politikaların budanmasında, gericilikte, sağa sola asker yollanmasında, ABD ya da NATO için yeni üsler açılmasında öncelik Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve üyeliğine ramak kalan Bulgaristan'dadır. Ve bu ülkeler AB içerisinde yeni sorunlar çıkarmak konusunda oldukça yaratıcı ve başarılıdırlar. Türkiye ise büyük ölçüde ABD sayesinde Avrupa Birliği'ni derin bir krize doğru sürüklemektedir.

Bush döneminde ABD Hindistan'daki ağırlığını artırmıştır. Çin Halk Cumhuriyeti üzerinde baskı kurulabilmesi için ABD'nin Hindistan'a şiddetle gereksinimi vardı, köklü ve toplumsal karşılığı olan bir anti-emperyalist kültüre sahip bu ülkenin ABD etkisi altına girmeye başlaması, son yılların en önemli uluslararası gelişmelerinden birisidir.

Bu kadarla sınırlı değil ama yeterli.

Demek ki, Bush dönemi Irak ve Afganistan fiyaskolarından ibaret değil. Demek ki, Bush'tan sonraki yönetim (birçok kişi son gelişmelere bakarak Beyaz Saray'a bir Demokrat Partilinin yerleşeceğinden emin, oysa ABD'de başkanlık seçimlerinin mantığı oldukça farklı, şu andaki veriler "farklı" bir görüntüyle Cumhuriyetçi Parti adayının şansının daha fazla olduğunu gösteriyor) baş ağrıtan sorunların yanı sıra, bu mevzileri de devralacak ve bu mevzilerin hiçbirisinde geri adım atmamaya çalışacak.

Dünkü yazıma "moral bozmak gibi olmasın ama..." başlığını atmıştım. ABD'nin sonunun geldiğini ya da Bush'tan sonra ABD'nin insanlığa rahat bir nefes aldıracağını düşünenlerin morali bozulabilir. Ancak önemli olan, ABD'nin nasıl geriletilebileceğine ilişkin sağlıklı bir değerlendirme yapabilmektir.

ABD yenilecektir ve nitekim bazı noktalarda yenilmektedir. Bu noktaları çoğaltmak, biraz da gelişmeleri iyi okumaktan geçer. Yapılabilecek en büyük yanlış, ABD'yi Avrupa Birliği ya da ABD'deki politik sistemin iç dinamikleriyle dize getirmeye kalkmaktır. Yukarıda özetlediğim tablo, ABD'ye karşı mücadelede emekçi eksenine ve devrimci girdilere neden daha fazla gereksinim duyulduğunu da açıklamaktadır.

Bu gereksinimin nasıl karşılanacağı konusuna da ABD'ye dikkat yazılarında yer vermeye çalışacağım.

[email protected]


 

yazici   mail
ABD içe kapanamaz
Kemal Okuyan
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun Hal(l)i
Tevfik Fikret Yılmaz