www.soL.org.tr
Meclis’ten gericilik aktı
7 Şubat 2008, Perşembe

Meclis’teki milletvekillerinin aklına türbanın üniversitelerin paralı hale getirilmesiyle ve tam boy piyasalaşmayla ya da ABD emperyalizminin Türkiye’ye biçtiği rolle ilişkisini tartışmak gelmedi. Liberallerin bombardımanıyla “demode” haline getirilen bu bağlantıların yerine yine “özgürlük-demokrasi” ekseninde her yoldan gericiliğe çıkan tartışmalar yapıldı.

soL TBMM Genel Kurulu'nda, “türbanın yükseköğretimde serbest bırakılmasına” dönük Anayasa değişikliği teklifine ilişkin yapılan tartışmalarda sosyalizmin görüşlerini dillendirecek tek bir milletvekilinin bile olmaması nedeniyle türbanın ne piyasacılıkla ne ABD emperyalizminin Türkiye’ye biçtiği rolle ne de emekçilere dönük kapsamlı saldırı planlarıyla ilişkisi gündeme getirildi. Her zamanki gibi soyut bir özgürlük-çağdaşlık-korkular ekseninde ele alınan türban, Meclis’te temsil olunan gerici anlayışın somut bir biçimde ortaya çıkmasını sağladı.

AKP ve MHP tarafından hazırlanan Anayasa değişikliği teklifi görüşülmeye başladı. Usul üzerine ve teklifin geneli üzerine yapılan tartışmaların ardından değişiklik teklifinin maddelerine geçilmesi kabul edildi.

Anayasa değişikliği teklifinin 1. maddesinin oylamasında, 401 kabul, 110 ret oy çıktı. Teklifin 1. maddesiyle, Anayasanın, “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10. maddesinin son fıkrası, “... ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında” ibaresi eklenerek, ''Devlet organları ve idari makamları, bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır” şeklinde değiştiriliyor.

Anayasa değişikliği teklifinin 2. maddesineyse 404 kabul, 99 ret oyu çıktı. Teklifin 2. maddesiyle, Anayasanın “Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi” başlıklı 42. maddesine, “Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir” şeklinde yeni bir fıkra ekleniyor. Teklifin yürürlük maddesi olan 3. maddesiyle ilgili oylamada da, 404 kabul, 92 ret oyu çıktı.

CHP’nin sitemi MHP’ye
Meclis’teki görüşmeler sırasında teklifin bütünü üzerine grubu adına söz alan CHP Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay, değişiklik teklifinin, “Karşı devrim yanlılarını cesaretlendirecek, yeni bir konuma taşıyacak içerikte olduğunu, Cumhuriyetle bir hesaplaşma amacı güttüğünü” söyledi.

22 Temmuz seçimleri öncesinin “koalisyon ortağı” MHP’ye serzenişte bulunan Okay, 22 Temmuz seçimlerinden sonra siyasi yaşamda yeni bir sentez ortaya çıktığını belirterek, şunları söyledi: “Bazılarının ip sentezi, bazılarının hasat sentezi olarak nitelediği bu işbirlikçi sentez, Türkiye'nin en önemli kararlarına damgasını vurdu… Oysa Sayın Başbakan, Sayın Bahçeli için, 'Önce saygıyı öğren… Yanına mafya kopuklarını toplamışsın, konuşuyorsun' diyordu. Sayın Bahçeli, Sayın Başbakan için hangi tanımlamayı kullanıyordu: İnanç hortumcusu... Şimdi bu iki siyasi partimiz, siyasi rant paylaşımına girdi. Hasat savaşları yaşanıyor. Ancak, harmanın sahibi belli. Hasat hesabı yapanlar tarihi sorumlulukları ile baş başa kalacaklardır.”

22 Temmuz öncesi CHP ve MHP’yi birbirine yakıştıranlar şimdi hem MHP’den duydukları hayal kırıklığı nedeniyle hem de AKP-MHP türban koalisyonunun zayıf karnı olarak gördükleri için MHP’ye yükleniyorlar.

DTP’den ılımlı İslam’a hatırlatma, türbana evet
DTP Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk, başörtüsünün aşırı politikleştirilip siyasi bir simge durumuna getirildiğini belirterek, “Sorunun yöntem, biçim ve içerik itibarıyla bu şekilde gündeme getirilmiş olması, siyasi rantla ilgilidir. Çözümü de çözümsüzlüğü de partiler için hasat mevsimidir” dedi. Tuğluk, şöyle konuştu: “Askeri, siyasi ve bürokratik kesimin oluşturduğu bu anlayış sayesindedir ki Mustafa Kemal'in cumhuriyeti, demokratik cumhuriyete dönüştürüleceğine siyasal İslam’a teslim edilmiştir. Bugün artık, zaten demokrasi yoksunu olan Cumhuriyet, ılımlı İslam’a doğru kaymaktadır. Bunun böyle olmasında, adı Cumhuriyet’le birlikte anılan partinin çok büyük günahı vardır.”

İktidarın, “başta Diyarbakır belediyesi olmak üzere, modern ve demokratik Kürt siyasetinin bütün kazanımlarını ele geçirmek istediğini” belirten Tuğluk, AKP’nin uluslararası bir projeyi hayata geçirmeye çalıştığını belirtti. Siyasal İslam’ı ve Hizbullah’ın katlettiği Kürtler’i hatırlatan Tuğluk, şunları söyledi: “Kürt sorununun demokratik ve siyasal çözümünü engelleme adına ordusu, AKP'si, tarikatı, gericisi, milliyetçisi birleşmiş, birleştirilmiştir. Ama bu ittifakın sonu, parçalanmış toplum, parçalanmış ülke olacaktır.”

Kişisel tercihlere saygı duyarak adaletli ve eşitlikçi bir anlayışla yasakların ve mağduriyetlerin ortadan kaldırılmasını sağlama yükümlülüğünde olduklarını kaydeden Tuğluk, bir yasağın kaldırılacak olmasına demokrasinin ve özgürlük adına “evet” diyeceklerini açıkladı.

Türban tartışmalarını AKP ile arasında süren hegemonya mücadelesinin bir parçası olarak ele alan DTP, ABD’nin hükümete dönük desteğinin artmasıyla birlikte ABD’nin Ortadoğu projelerine ve ılımlı İslam planlarına daha çok vurgu yapmaya başladı. Bir yandan Hizbullah hatırlatmalarıyla hem bölgeye hem de devletin çeşitli kurumlarına mesajlar veren DTP, Kürt sorunu gibi türbanı da özgürlükler başlığı altında değerlendirdiği için bu konuda elini çoktan bağlamış durumdaydı.

AKP’nin tipleri
Anayasa değişikliği üzerine hükümet adına konuşan
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, “Sanki biz iki parti olarak oturduk, laikliği neresinden aşarız, neresinden aşındırırız diye bir araya geldik, karar verdik ama bunu söylemiyoruz. Demokratik ülkede hiç kimse kendi fikrinin, düşüncesinin laikliğe olan inancının doğruluğunu bir başkasına onaylatma mecburiyetinde değildir. Onaylayacak makam da CHP değildir” dedi. CHP'lilerin laf atması üzerine Bakan Çiçek, Siz laikliğin kantarı değilsiniz. Benim laik olup olmadığımın onayını siz verecek değilsiniz, laiklik noteri değilsiniz. 50 yıldan beri iktidara gelenleri suçluyorsunuz. 50 yıldır anlatıyorsunuz, millet mi anlamıyor siz mi anlatamıyorsunuz?” diye konuştu.

Çiçek, Türkiye'de laikliğin, Kuzey Kore ve eski SSCB'dekinden farklı olarak, insan haklarına dayalı ve demokratik bir laiklik olduğunu belirterek, “Şu an Türkiye'de bir kısmının arzuladığı, Kuzey Kore tipi laikliktir. Kimse, laiklik üzerinden böyle ucuz kahramanlık yapmaya kalkmasın” dedi.

AKP, diğer birçok başlıkta olduğu gibi türbanda da, özellikle sol liberallerden aldığı güçle solun değerlerine ve kazanımlarına saldırarak yol almaya çalışıyor. Sovyetler Birliği, siyasal ve toplumsal yaşamın dinin tahakkümünden gerçek anlamda kurtulduğu bir ülkeydi. Çiçek’in bu sözleri aslında Türkiye’deki geçerli laikli anlayışının bu tahakkümden hiçbir zaman vazgeçemeyeceğinin ve bunun her zamanki gibi insan hakları ve demokrasi söylemiyle vücut bulacağının göstergesi oldu.

yazici   mail