www.soL.org.tr
Reform değil adım adım cinayet
24 Haziran 2006, Cumartesi

SoL Malatya’da 7 binden fazla kişide görülen ishal salgını, Türkiye’nin başkentinde ortaya çıkan kolera vakaları, her geçen gün artmakta olan tüberküloz vakaları, kuş gribinde örtbas edilmeye çalışılan tehlike, kenelerle bulaşan hastalık paniği derken ülkenin çeşitli hastanelerinde görülen bebek ölümleriyle birlikte gözler bir kere daha AKP Hükümeti’nin sağlık politikalarına çevrildi. Hükümetin 4 yıldır dönüştürmekte olduğu sağlık sistemi meyve vermeye devam ediyor.

Cinayete ilk adım: taşeronlaştırma
Dönüşüm programının ilk aşamasında, yardımcı sağlık hizmeti kapsamında tanımlanan bir çok hizmetin taşeron firmalar tarafından sağlanmasına ilişkin yasal düzenlemenin kapsamı genişletilerek taşeronlaştırma sürecine hız verildi. Buna göre eğer “Kamu Personel Kanunu Tasarısı” yürürlüğe girerse devlet hastanelerinde özel şirketler tarafından sağlık personeli de çalıştırılabilecek. Aslında birçok hastanede bu sorun da bulunan ara formüllerle aşıldı. Bir çok üniversite ve devlet hastanesinde hemşire ve sağlık memurları “temizlik işçisi” olarak gösterilerek çalıştırılıyor. Bulanan ara formüllerden birisi de 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4b maddesi uyarınca sözleşmeli personel alımı oldu.

Adı geçen istihdam modellerinin ortak özelliği, bunların, çalışanların iş güvencelerini ortadan kaldırması ve devlet hastanelerinin özerk kurumlar olarak çalışanlarını kendilerinin finanse etmesi gibi yönleriyle sağlıkta özelleştirmeyi yansıtıyor olmaları. Taslağın içinde yer alan maddelerden biri “dışarıdan hizmet satın alma” uygulamasını kalıcı bir model haline getiriyor. Böylelikle kamu kaynaklarının özel sektöre açılması süreci hızlandırılıyor, kamuya yüklenen maliyet ise yükseliyor. Bu sürecin daha başında birçok soruna yol açmasının nedenlerinden biri, söz konusu istihdam modelinde personelin yapacağı işle ilgili eğitim almasının önemsizleştirilmesi olarak yorumlanıyor. Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaşanan bebek ölümlerinde de temizlik personelinin ve hemşirelerin konuyla ilgili eğitim almamış oldukları tartışma yaratmıştı.

SSK’ların tasfiyesi
“Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığı’na Devredilmesine Dair Kanun Tasarısı” adını taşıyan tasarı 6 Ocak 2005’te kabul edildi, 19 Şubat 2005’te SSK tabelaları yerlerinden sökülerek tasfiye işlemi başlatıldı. AKP Hükümeti SSK’ların tasfiyesini dönüşüm sürecinin en önemli aşaması olarak tarifliyor, tasfiye işlemi sonrasında hizmet kalitesinin artacağını ve maliyetlerin düşeceğini vaat ediyordu. Devirle birlikte SSK ilaç fabrikasının ve eczanelerinin kapatılmasıyla büyük bir kaos yaşandı. Yeni bir düzenleme yapılana kadar hastalar muayene olsalar da ilaçlarını alamadılar, acil hastaların ve kesintisiz ilaç kullanması gereken hastaların tedavileri aksadı.

Maliyetlerin düşeceği iddiasıyla yapılan düzenlemenin ardından geldiğimiz noktada SSK’ların toplam harcamaları önceki seneye göre 6.1 katrilyon Lira artış göstererek yaklaşık 13 katrilyona ulaştı. Bu artışın 2.5 katrilyonunu ilaç harcamaları, 3.6 katrilyonunu ise sağlık harcamaları oluşturdu. Yaklaşık 41 milyon SSK’lıya hizmet veren sağlık kurumlarındaki küçülmeyle birlikte kurumun özel sektörle yaptığı anlaşma sağlık harcamalarındaki artıştan sorumlu tutuluyor. Burada kamu kaynaklarının doğrudan özel sermayeye aktarılması söz konusu. SSK’nın kendi ilacını üretir durumdayken piyasaya bağımlı hale getirilmesi ise ilaç harcamasındaki 2.5 katrilyonluk farkın da özel sermayeye aktarıldığını gösteriyor.

Birinci basamak sağlık hizmetlerinin tasfiyesi ve aile hekimliği
Bir çok eksiğine rağmen Türkiye’nin sağlık sisteminin birinci basamağı, çevre sağlığı, aşılama, ana-çocuk sağlığı, aile planlaması gibi kamu sağlığı için olmazsa olmaz bir çok başlıkta uzunca bir süredir hizmet üretiyor. AKP hükümetinin ülkenin sağlığını dönüştürürken attığı belki de en riskli adımın birinci basamak sağlık hizmetlerini tasfiye etme girişimi olduğu düşünülüyor. Aile hekimliği sistemi olarak adlandırılan ve bir çok batı ülkesinde kamu sağlığı açısından uygunsuz olduğu kanıtlanmış yeni bir sistem, pilot bölge olarak seçilen Düzce’de uygulamaya kondu. Bölgeden gelen veriler öngörüldüğü gibi sistemin işlemezliğini ortaya koysa da bakanlık yeni 10 pilot bölgenin arasında Türkiye’nin 3. büyük ilini, İzmir’i ilan etmekte gecikmedi.  

Düzce’deki uygulamada, öncelikle, önceki sistemde sağlık ocaklarına kayıtlı görünen nüfusun aile hekimlerinin üzerine geçirilmesi gerçekleştirildi. Aile hekimlerinin üstlendikleri kişi sayısı oranında alacakları ücret için kıyasıya rekabet ettiği, bir çok örnekte mesleki etik ilkelerin ihlal edildiği bölgeden gelen haberler arasında. Hekimlerin en az 3 bin kişilik nüfusu kendilerine bağlayabilmek için promosyonlar dağıttığı, ev ziyaretlerine, düğünlere gittiği, poliklinik hizmetlerini “müşteri memnuniyeti” zihniyetiyle verdiği söylenirken bölgenin genel sağlık verilerinde iyileşmeden söz edilemiyor. Poliklinik ağırlıklı bir hizmet modelinde aşılama, çevre sağlığı gibi olmazsa olmaz uygulamaları kimlerin yapacağı sorusu, bu sistemde cevapsız bırakılıyor.

Genel Sağlık Sigortası
AKP’nin sosyal güvenlik kurumlarına verdiği en kapsamlı zararın Genel Sağlık Sigortası (GSS) adı verilen yeni yapılanmayla gerçekleşeceği düşünülüyor. GSS yakın bir süre önce yasalaştı. Uzun süredir hazırlığı yapılan yasal düzenlemeyle bütün sosyal güvenlik kurumları tek bir çatı altında toplanırken sağlığın devlet güvencesinde bir hak olarak tanımlanması tarihe karışıyor. Yetkililer tarafından dile getirilen “18 yaşına kadar tüm vatandaşlarımıza biz bakacağız!” söyleminden de anlaşılacağı üzere sağlık hakkından yararlanmanın koşulu “vatandaş olma” ölçütünden başka bir yöne kaydırılıyor: “18 yaşından sonra ya primini öde ya da başının çaresine bak!”.  Her 5 kişiden birinin işsiz olduğu bir ülkede primlerin nasıl ödenebileceği ise hükümetin sorunu değil.

GSS, ödenen primlerin tam bir sağlık güvencesi sağlamaması açısından da tartışılıyor. Sistemin temel özelliği sağlık ödemelerini mümkün olduğunca düşük seviyede tutmak. Sigortanın karşılamadığı sağlık giderlerini kişinin kendi cebinden karşılaması GSS’de öne çıkan bir unsur.
yazici   mail