www.soL.org.tr
Güney Afrika esintileri
Korkut Boratav 23 Aralık 2007, Pazar

Türkiye’nin kısırlaşan gündemine zaman zaman ara vererek dış dünyanın ihmal edilen coğrafyalarına niçin uzanmayalım? Güney Afrika ile başlayalım.

Niçin Güney Afrika?

Bir kere bu ülkenin adının son yıllarda sık sık Türkiye ile birlikte geçtiğini hatırlatalım. “Yükselen piyasa ekonomileri” içinde en kırılgan konumda olduğu belirlenen (ve neoliberal modelin sadık takipçileri arasındaki) birkaç ülkeden biri daima Türkiye, diğeri ise Güney Afrika olmuştur. Çok farklı koşullardan gelen iki ülkenin neoliberal rüzgârlara teslimiyet etkenlerini karşılaştırmak merak konusu olabilir.

İkincisi, Afrika’nın en büyük, en zengin ekonomisi Güney Afrika’dır. Kişi başına düşen gelir düzeyi alım gücü paritesi ile hesaplandığında Türkiye’nin üstündedir. Elli milyona yaklaşan nüfusuyla ve ırk ayrımının son bulduğu 1994 sonrasında Nelson Mandela’nın prestijli liderliği sayesinde dünya siyasetinde ağırlığını hissettirmeye başlamıştır. Örneğin, Dünya Ticaret Örgütü içinde Güney blokunun sözcülüğünü yapan “seçkinler grubu” içinde yer almıştır. Neresinden bakılırsa bakılsın Güney Afrika günümüzün önemli ülkelerinden biridir.

Üçüncüsü, solcular açısından da Güney Afrika’nın özel bir önemi vardır. İdeoloji düzleminde Marksist solun itibarlı bir yeri vardır. Irkçı rejime son veren Afrika Ulusal Kongresi (kısaca ANC) ilerici bir geleneği temsil eder. Bu mücadeleye ANC saflari içinde katılmış bulunan Güney Afrika Komünist Partisi bugün de iktidar ortağıdır. “Güney”in en köklü komünist partilerinden biridir. Güçlü bir sosyalist ve ilerici geleneğin kapitalizmle uzlaşma öyküsü elbette öğretici dersler içerecektir.

Nihayet Güney Afrika siyaseti bugünlerde dramatik bir çalkantı içindedir. Mandela “yumuşak ve anlaşmalı” bir geçiş sonrasında önce ANC liderliğini, sonra da cumhurbaşkanlığını yardımcısı Thabo Mbeki’ye devretmişti. Mbeki’nin cumhurbaşkanlığı 2009’da kesin olarak son bulacaktır. Ancak, Mbeki ANC başkanlığını sürdürmek istiyordu. Ne var ki 17 Aralık kurultayında üyelerin yüzde 60’ının oylarıyla seçimi ve ANC başkanlığını örgütün sol kanadını temsil eden (ve hem Komünist Partisi, hem de Güney Afrika Sendikalar Kongresi’nce desteklenen) Jacob Zuma’ya kaybetti. Bir buçuk yıl boyunca Güney Afrika’nın “iki başlı” bir yönetim içinde olacağı anlaşılıyor. Sermaye gruplarının gözdesi, neoliberalizmin bayraktarı Mbeki hükümette... Geçmiş sicili ve sınıfsal tabanı ile tedirginlik yaratan Zuma ise iktidar partisi ANC’nin yönetiminde...

***

Mbeki-Zuma gerilimi üzerinde biraz duralım.

Mbeki 28 yıl boyunca ülkesinden uzakta yaşadı; ANC’nin dış bürolarında görev aldı. İngiltere’de Sussex Üniversitesi’nde lisans üstü iktisat eğitimi gördü. Hapis yüzü görmedi. Güney Afrika’nın iki büyük etnik grubundan biri olan Xhosa kökenlidir; ama halkı ile kültürel bağları zayıflamıştır. Örneğin, siyah Afrikalılar mateme, şenliğe, cenazeye, düğüne, resmi törenlere, gösteri yürüyüşlerine, hatta nümayişlere dans ederek katılırlar. Mandela’nın aksine, Güney Afrika halkı Mbeki’yi bu tür danslara katılırken görmemiştir.

Zuma’ya gelince ilkokul diploması bile yoktur. ANC militanı olarak Mandela’yla birlikte on yıl hapis yattı. Tahliyesinden sonra silahlı direnişi örgütledi. En kalabalık etnik grubu oluşturan Zulu kökenlidir ve konuşmalarıyla, kültürel edinimleriyle, değerleriyle tam bir “Zulu evlâdı” olarak görülür ve bunu dans ederek; yargılandığı mahkeme salonlarını şenliğe dönüştürerek gösterir. Öte yandan ırkçı rejim son bulduktan sonra Zulu bölgesinde Inkatha Partisi’nin ayrılıkçı eğilimlerinin tasfiye edilmesinde ve Zulu halkının desteğinin ANC’ye kaymasında belirleyici roller oynadı. Yıldızı giderek parladı; cumhurbaşkanı yardımcılığına getirildi. Ancak, neoliberal politikaların tetiklediği halk muhalefetinin sözcülüğüne soyunması, cumhurbaşkanıyla ilişkilerinin bozulmasıyla sonuçlandı. Bir yolsuzluk iddiası nedeniyle cumhurbaşkanı tarafından görevden alındı. Mbeki’ye göre, “bu adam ülkeyi yönetmeye lâyık değildir”. Böyle olunca da, yolsuzluk dosyasının yeni baştan açılması ve böylece bu “aykırı” siyasetçiye iktidar yolunun tıkanması gündeme gelecektir.

***

İleride ne olur? Tabandan kopan bir dalga sonunda ANC başkanlığına taşınan Zuma’ya iktidar yolu kapatılabilecek midir? Veya güçlü iç ve dış sermaye çevreleri tarafından başlatılmış olan “Zuma’yı evcilleştirme” operasyonu mu öncelik taşıyacaktır? Bir ay önce ABD’ye giden ANC’nin yeni başkanı, seçim sonrasında üyelere hitap ederken “yerli veya uluslararası iş çevrelerinin huzursuzluğa kapılması için bir neden yoktur” demişti. İktidar yolu tıkanmazsa Zuma, Afrikalı bir Lula mı olacaktır; bir Morales mi?

yazici   mail