AKP'ye karşı mücadelede şu içinden geçtiğimiz günler, yarım yamalak işlerden tutarlı ve sağlıklı bir noktaya doğru hamle yapmak için çok elverişlidir.
Yarım yamalak iş yapanlar, örneğin türbandan söz açıldığında "Kuran'da yok" derler. Ya olsaydı?
Bunu laikliği savunmak adına söyleyenler din kitaplarında var olanların uygulanabilirliğine kapıyı açmak gibi bir tuhaflık yaptıklarının farkında değillerdir.
AKP'nin "herkes inandığı gibi yaşayabilmeli" sözünü meşrulaştırmaya başladığı bu konjonktürde bu tür saçmalıklar acele terk edilmelidir.
Yarım yamalak iş yapanlar, "asker izin vermez" de demektedirler.
Generallerin neye izin verip neye vermediğini bunca yıldır neden anlaşılmadığını tartışmayacağım. Ama hiç olmazsa geçen haftaki Büyükanıt fotoğrafına bakılmalıdır. Genelkurmay başkanı "asker izin vermezciler"e "düşün yakamdan" demiştir. Neden böyle dediği için çok şey anlatabiliriz; ama en kolayı geçen haftanın başka haberlerine bakmak.
Geçen hafta, ABD'yle helikopter muhabbeti derinleşmiş, 2007'de AB mali yardım programına giren projeler arasında Genelkurmayın ilk sırayı kimseye kaptırmadığı açıklanmıştır!
Yarım yamalak iş alanında bir emekli hukukçu meclisin türban konusunda herhangi bir şey yapamayacağını anlatmaktadır. Çünkü Anayasa Mahkemesi içtihatları, çünkü değiştirilmesi teklif bile edilemez hükümler, çünkü şu, çünkü bu...
"Bir şey olmaz" söyleminin hem doğrudan hem dolaylı olarak AKP'ye yaradığını anlamıyorlar mı? Doğrudan; çünkü AKP olmaz denenleri yapıyor ve ümitler kırılıyor. Dolaylı; çünkü Türkiye'nin mücadelesiz kurtulabileceğine dair bir rivayet yayılıyor.
Mücadele istememek bu kesimlerin temel derdi. Bunlar sokağa insan çıkmaması için sonuna kadar frene basmakta, mecbur kalınca da "nasıl kontrol etmeli" derdine düşmektedirler.
Asker Partisinin vesayet ilişkisinden, en azından bu ara feragat etmesi, kontrol sorununu tam anlamıyla salıp koyvermiş bulunuyor.
TBMM'de kendisini unutturan DSP'yi geçelim... Ama belli ki "hiçbir şey yapmazsak oylarımız da değişmez" türünden ilginç ve yeni bir felsefe geliştiren CHP'yi geçmeyip ne yapacağız?
Cumhuriyet ve Kanaltürk MHP'den de vazgeçmiş...
DSP ve CHP'den vazgeçmezlerse, Sezer ve Baykal paşanın örneğini izleyip yakında "düşün yakamızdan" diyebilirler.
Gerçi çare tükenmez, sırada saatini bekleyen müteahhitler, otopark mafyaları falan vardır. Anlaşılan yarım işler arenasında liderlik ve hamilik makamlarının bedavadan dağıtıldığı kişiler, yerlerini kifayetsiz muhterislere bırakıp emeklilik günlerini düşünmeye başladılar bile!
Dolayısıyla kimin nasıl kontrol edeceği bazı çevrelerin en büyük derdi.
Çözüm frene basmak olabilir mi?
Yarım yamalakçılık frene basmaktır zaten. Üniversite yönetimlerinden AKP'ye savrulan tehdidin "üniversitelerde çatışma ortamı doğar" olması frencilik değil de nedir? Saldırıya uğrayan üniversite, düşünüp taşınmış "mücadele olur, bak sonra" demeyi akıl etmiştir. Oysa AKP'nin temsil ettiği saldırı, zaten mücadele edilmemesinden, mücadelenin bütün damarlarının kesilmeye çalışılmasından cüret almıştır.
Dar anlamda AKP değil, ama emperyalizm ve sermaye düzeninin AKP önderliğindeki hamlesi düzenin çok kesiminin elini kolunu bağlamaktadır. Ancak bu bağlanma hali, sermayenin ve emperyalizmin bütün kaleleri paldır kültür düşüreceği bir fetih çağını açmamaktadır.
AKP'nin temsil ettiği saldırıya karşı toplumsal tepkinin alanı genişliyor. Önderliği ise boşalıyor.
O halde şimdi doğru dürüst iş yapmanın zamanıdır.
Yarım iş, artık tutmaz Aydemir Güler |
Gölgede kalan... Orhan Aydın |
Sermayenin türban oyunu Özgür Müftüoğlu |
Edebiyatçılar Çankaya Sofrası'nda | |
İngiltere'nin gizli Taliban planı | |
Van Belediyesi'ne yargıdan destek | |
Telekom işçilerine sabotaj cezası | |
Şili'de darbeciler hâlâ iktidarda |