www.soL.org.tr
Kemalizm eleştirisi mi tasfiye tetikçiliği mi?
25 Mayıs 2008, Pazar

Ergenekonculuk parantezi birkaç ay içinde karikatürleşir ve ikna ediciliği azalırken liberal kesimin sola yönelik saldırılarında kemalizm öne çıkmaya başladı. "Kemalist milliyetçilik" olarak solun anti-emperyalist tutumunu, bağımsızlık hedefini mahkum eden Hasan Cemal'den Baskın Oran'a liberal kalemlerin esas derdinin ülkenin içine sokulduğu tasfiye sürecini hızlandırmak olduğu dikkat çekiyor.

soL Her fırsatta geçmişiyle birlikte solu tartışmaya açan ve bununla da yetinmeyip yakın tarihi başka bir paradigmayla yeniden yazmaya soyunan liberal akıl, Ergenekon operasyonu sonrasında bu uğraşını daha sistematik bir hale getirdi. Sola "çekidüzen" vermek, toplumsal karşılığından bağımsız olarak içinden geçilen konjonktürün gereksinimleri doğrultusunda büyük önem taşıyor. Çünkü bu çaba, düzen siyasetinin bir bütün olarak emperyalizme koşulsuz biat boyutunun daha kuvvetlendirilmiş, her tür dirençten arındırılmış bir şekilde yeniden yapılandırılması sürecinde önemli bir yer tutuyor. Bu önem, düzenin "aklı" olma iddiası içinden geçilen dönemde daha önce görülmemiş ölçüde artmış bulunan liberal kalemleri de "misyon" ve "iddia" sahibi kılıyor. Çeşitli vesilelerle, bazen hiçbir vesileye gerek duymaksızın sola açılan kanalları tıkamak için tüm maharetlerini sergiledikleri görülüyor.

Bu yıl, Deniz Gezmiş tartışmalarına da, "bizim 68" edebiyatına da damgasını vuran liberal "enerji"nin jeneratörü Ergenekon operasyonu oldu. AKP eliyle düzenin Türkiye'nin temel koordinatlarını değiştirmeye, emekçilerin mücadele zeminini ortadan kaldırmaya, ülkeyi emperyalizmin yapbozu haline getirmeye yönelik açılımlarına karşı üretilen, özellikle de soldan ve emekçilerden gelen her tür direnç, Ergenekon parantezine alınarak değersizleştirilmeye çalışıldı. Geriye doğru da taşınarak... Sol ve emekçiler açısından eksiklikler, zaaflar, ideolojik bulaşıklıklarla malul olsa da düzene karşı mücadelenin merkezinde durduğu 1960'lı ve 70'li yıllar da Ergenekon referansıyla yeniden yorumlandı.

Ancak kısa bir zaman içinde Ergenekon membaının sığ olduğu görüldü, parantez de kısmi başarılar sağladıktan sonra büyük ölçüde boşa çıktı, inandırıcılığını yitirdi.

Kısmi başarıların küçümsenmesi elbette mümkün değil. Ergenekon dalgası, piyasacılıkla ve emperyalist yönelimlerle hesaplaşmadan itinayla uzak tutulan, AKP karşıtlıkları sadece laik hassasiyetler eksenine sabitlenmeye çalışılan kesimlerin üzerinden geçirildi ve yüzünü sola daha fazla dönmeye başlayan bir enerji zayıf düşürülmüş oldu.

Ama nihayetinde sola dönük bir tırpanlama enstrümanı olarak Ergenekon umulandan kısa sürede miyadını doldurdu. Burada en önemli faktör, AKP'nin (siz bunu düzenin olarak okuyun) dizginlenemez işçi düşmanlığı ve sol düşmanlığı, yani sınıf karakteri oldu.

Oysa düzenin sola şekil verme ihtiyacı ortadan kalkmadı. AKP'ye kapatma davasıyla birlikte açığa çıkan siyasi kriz düzen siyasetinin tasfiye sürecinin daha da hızlandırıldığı bir doğrultuda yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılıyor. Kapatmalı ya da kapatmasız AKP'nin dönüştürülmesi, CHP'nin daha doğrudan AB'cileşmesi, MHP'nin daha "devletli" bir noktaya çekilmesi... Bu tabloda sola da "çatı partisi" ya da başka bir modelle güçlü bir liberal aşı yapılacağı açığa çıkmış durumda.
yazici   mail