www.soL.org.tr
Tezkerenin reddi korkuttu
1 Mart 2007, Perşembe

HABER MERKEZİ ABD ve müttefiklerinin Irak’a saldırmalarından günler önce Türkiye’nin Irak işgalinde nasıl yer alacağını belirleyecek olan 1 Mart tezkeresinin reddedilmesi, ABD-Türkiye ilişkilerinin seyri açısından kritik bir gelişme olarak tarihe geçti.

AKP-TSK yek vücut: Amerikancılık derinleşiyor
Washington ve Ankara tarafında kısa süreli şoka neden olan red kararı sonrasında; AKP hükümeti, TSK ve diğer düzen kurumları ABD ile ilişkilerin derinleştirilmesi yönünde seferber oldular. Seferberliğin ilk sonucu ise tezkerenin red kararı üzerinden bir ay bile geçmeden, 20 Mart 2003’te kabul edilen Kuzey Irak’a asker gönderme tezkeresi oldu. ABD uçaklarına Irak’ı bombalamak için çıkarılan uçuş izni de Türkiye’nin işgal suçlarına ortak olduğunun kanıtıydı. 2 yıl içerisinde İncirlik’ten Irak’a 4.300 uçuş gerçekleştirildi. Mart ayında konuyla ilgili olarak hükümet ile TSK’nın çeşitli kademelerinden gelen açıklamalar tam bir ortaklaşmaya işaret ediyordu.

ABD ise 1 Mart tezkeresinin reddini, ikili ilişkilerde Türkiye’yi “teslim almak” için kullandı. ABD’li yetkililerin ağzından sık sık Irak’ta Türkiye sınırından bir kuzey cephesi açılamamış olmasının işgal güçlerine ağır maliyetini anlatan açıklamalar yapıldı. Irak’ta giderek batağa saplanan ABD’nin gündemine İran’a saldırıyı da almasıyla, Washington’un ikili ilişkilerde “artık önümüze bakalım” mesajı vermesi için 2,5 yıl gerekti.

Hürriyet Gazetesinin yıllarca Washington temsilciliğini yapmış olan Nur Batur, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Steven Hadley’in 9 Eylül 2005’te yaptığı ziyarette ABD Başkanı George Bush’un şu mesajını Ankara’ya taşıdığını yazdı:

“Stratejik ortaklığımızı yeniden kuralım. Kararlıyım. Artık sayfayı tamamen çevirdik. 1 Mart Tezkeresi tarihte kaldı. Buzları tamamen eritelim. Ortadoğu’da terörle birlikle savaşalım. Demokrasiyi yerleştirelim.”

ABD ile ilişkilerde bir “yol kazası”
ABD’den tezkerenin reddinin ardından yapılan resmi açıklamalar dışında, Beyaz Saray’ın gelişmeye nasıl yaklaştığına ilişkin pek çok saptama ve analiz yapılır, anekdot aktarılırken; bunlardan bir tanesi ABD-Türkiye ve ABD-TSK ilişkilerinin eksenine dair önemli ipuçları sunmuştu.

Gazeteci-yazar Turan Yavuz yazdığı “Çuvallayan İttifak” adlı kitabında 1 Mart tezkeresi ile ilgili çarpıcı bilgilere yer vermişti. Yavuz, 1 Mart tezkeresinin Meclisten geçmemesi üzerine Pentagon’dan bir askeri yetkilinin Türkiye’de bir üst düzey bürokratı arayarak “Biz Amerika olarak TSK’nın yaptığı 3 darbeye de destek olduk, sesimizi çıkarmadık. Borçlarını böyle mi ödüyorlar?” dediğini yazdı. Telefonun iki ucundaki yetkililerle bizzat görüştüğünü belirten Yavuz, bilginin doğruluğunu yetkililerin teyit ettiğini ortaya koydu.

Diğer yandan, “ABD, tezkereden önce yapılan MGK’da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sessiz kalmasından rahatsız olduğu” yönünde haberler o dönem basına yansımıştı.

Çuval olayı 1 Mart tezkeresinin rövanşı mıydı?
Tezkerenin Mecliste reddedilmiş olması, Irak işgalinde kuzeyden de cephe açmayı düşünen ABD’yi rahatsız ettiği biliniyor. Bu doğrultuda ABD’nin rahatsızlığını göstermek için 2003 yılının 4 Temmuz günü Süleymaniye’de gerçekleştirilen Çuval Operasyonunu planladığı iddia edilmişti. Amerikan 173. Hava İndirme Tugayı'na bağlı askerlerce, şehirde karargah kurmuş 11 Türk askeri ve beraberindekiler, yapılan baskın sonucunda başlarına çuval geçirilerek 60 saat gözaltında tutulmuştu.

Sıcaklık muskası: Stratejik Vizyon Belgesi
Türkiye tarafının korkuları, ABD’nin ise Irak politikasında tıkanma yaşaması ve İran gündemi, Türkiye-ABD ilişkilerinde iki taraf açısından da “yeni bir dönem” tarifini zorunlu kıldı.

Türkiye ile ABD arasında Çuval Olayı’ndan tam 3 yıl sonra, 5 Temmuz 2006 tarihinde “Stratejik Vizyon Belgesi” üzerinde anlaşmaya varıldı. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün ABD gezisi sırasında kabul edilen belgeye göre ilk defa 1999 yılında telaffuz edilen “stratejik ortaklık” ifadesinin altı doldurulurken, Türkiye-ABD ilişkilerinin daha yapısal ve kalıcı bir uyum içerisinde seyretmesi garanti altına alındı. Belge, ABD ile zaten son derece uyumlu bir dış siyaset izleyen AKP hükümeti açısından politikalarında bir kırılmaya işaret etmedi.

Stratejik Vizyon Belgesinde, bölgesel sıkıntıların giderilmesi ve bölgede demokratik değerlerin yaygınlaştırılması özellikle dikkat çeken iki başlık idi. Buna göre:

- Ortadoğu, Irak, İran, Suriye, Balkanlar, Kafkaslar, Kıbrıs, Türkiye-Yunanistan ilişkileri gibi konuları içeren bölgesel sorunların giderilmesinde işbirliğine önem verilmesi,

- Demokratikleşme, hukukun üstünlüğü, insan hakları, serbest pazar ekonomisi gibi değerlerin, bölgede (Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika, Kafkaslar ve Orta Asya kastediliyor) yaygınlaştırılması ve kitlelere benimsetilmesi, öne çıkarıldı.

yazici   mail