www.soL.org.tr
AKP'ye ne oluyor?
Kemal Okuyan 7 Mayıs 2008, Çarşamba

1 Mayıs konusunda en küçük bir geri adım dahi atmamaya kararlı gözüken AKP yönetimi, kapatma davasına ilişkin ilk yazılı savunmasında da hırçınlık gösterisinde bulundu. Herkes bir şey söylüyor, kimileri Erdoğan'ın paniklediğini ve kontrolsüz davranışlar içine girdiğini ileri sürerken, AKP'nin kapatma davasını bir an önce sonuçlandırarak ekonomik belirsizlikleri azaltmak istediğini düşünenler de var. Onlara göre, AKP davayı sağından solundan çekiştirmek yerine, kararlı bir duruş sergileyerek dava sonrasını kazanmaya çalışıyor.

Bizim cephemizden konuyu bu şekilde değerlendirmenin bir sınırı var. Nihayetinde bugün basına yansıyan ve kamuoyunun kanaatini de ciddi ölçülerde etkileyen tartışmalar, burjuva siyasetinin dar çerçevesi içinde sürüyor. Bu çerçeveyi bütünüyle bir kenara atamayız belki ama yine de, AKP'nin geleceğini, varlığından kuşku duyamayacağımız siyasetin kendine özgü mantığıyla değil, sermaye egemenliğinin yaşadığı kriz ve sınıflar mücadelesinin yasallıkları açısından incelememizde yarar bulunuyor.

Böyle yaptığımızda, 7 Mayıs 2008 itibariyle şunları söyleyebiliriz:

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kapatma davası ile birlikte "sol düşmanlığı"na yöneleceğini yazmıştık. Süreç istikrarlı bir biçimde işlemektedir. Hükümet, liberal destekçilerindeki kısmi ve bence geçici hayal kırıklığına aldırmadan ve onların "sola düşmanlığı"na güvenerek, bu çalkantılı dönemi "sağcı" kimliğini pekiştirerek atlatmak istemektedir.

Sol düşmanlığı, sistem ve devlet partisi olmanın temel göstergelerinden biridir. Ancak bundan ibaret de değildir. Sol düşmanlığı, alabildiğine sağcılaştırılmış bir toplumda, seçmen bazındaki daralmayı belli sınırlar içinde tutmanın da temel aracıdır. AKP, en hafifinden muhafazakar diye tanımlayabileceğimiz oldukça geniş bir kesimin hâlâ biricik güvencesidir.

Sermaye sınıfı AKP'nin gidişatından ve AKP ile gidişattan belli kaygılar duymaktadır. Bununla birlikte şu ana kadar büyük burjuvazinin AKP'ye alternatif hazırlamakta olduğuna ilişkin herhangi bir veri yoktur. Eleştiri ve arayışlar hep AKP'yi denetlemek, hizaya getirmek amacına hizmet etmektedir.

Toplumda emekçi sınıflardan başlayarak geniş bir kesim de AKP'den kaygı duymaktadır. Ancak unutmayalım, 22 Temmuz'da AKP'yi destekleyenlerin çoğunluğu hepten memnun oldukları için değil, diğer partilerin yarattığı belirsizlik nedeniyle istikrar avcısı hükümet partisine oy vermişti. Bu tabloda radikal bir değişiklik şimdilik yok. Kapatma davasının "istikrar"a kilitlenen toplumsal kesimlerde yaratacağı paniğin üzerine ekonomik dalgalanma geldiğinde bundan nasıl bir sonuç çıkacağını ise kimse bilemez. Sürecin AKP'yi tüketeceğinin garantisi yoktur.

AKP sistem içindeki kavgayı erteleme ya da yumuşatma eğilimindedir. Sol düşmanlığı laiklik tartışmalarını ortadan kaldırmaz ama AKP'yi daha korunaklı hale getirir. Sermaye çevreleri, hükümetin onca eleştiriye karşın hiç popülizm yapmadan işçi sınıfına karşı aslanlar gibi durmasını elbette bir kenara not etmiştir, bu Erdoğan'ın 1 Mayıs'ta kendi sınıfına mesajıdır. Aynı mesaj devletin derinliklerinde AKP'den büsbütün bağımsız bir "akıl" hâlâ kaldıysa, oraya da gitmiştir. Kürt meselesinde de ABD açılımının eli sopalı evresine girilmesinin yardımıyla sistem aktörlerinin kaygılarını belli ölçülerde hafifleten AKP'nin "özgürlükler alanı"nı daraltmaya girişmesinin, 30 yıldır buna mahkum edilmiş bir ülkede, dincilik üzerinden siyaset yapan bir partiyi köşeye sıkıştırmasını beklemek gerçekten tuhaftır.

AKP'nin düzen içi rakiplerinin 1 Mayıs'tan beri "özgürlükçü" kesilmeleri (ki buna MHP de dahildir) üzerinde durulması gereken bir gelişmedir. Sağcılığını belirginleştiren hükümete karşı CHP ve MHP'nin özgürlükçülükten medet umması, eğer birkaç günlük bir çıkış olmayacaksa, her iki partiyi de sarsacaktır. Çok uzun bir süre boyunca devletin eli maşalı partisine oynayan CHP böylesi bir misyona hazır değildir. Bu misyonun CHP'yi bir yerelere taşıyacağı ise zaten tartışmalıdır.

Bu koşullarda solun nasıl bir strateji geliştirmesi gerektiğine ilişkin düşüncelerimi Cuma günkü yazıma saklıyorum. Ama ısrarla söylemek istiyorum ki, CHP ve hatta MHP'nin hükümeti "özgürlükler" konusunda sıkıştırmaya kalkması, solun en kolayı bu diyerek kendini tamamen bu alanda var etmeye çalışmasından daha az tuhaftır.

Sol AKP'nin gündemden kaçırmak istediği Amerikancı, gerici, piyasacı politikalarına odaklanmalı, özgürlükler alanını genişletmeyi bu politikalara karşı mücadelenin yan ürünü olarak önemsemelidir.

[email protected] 

yazici   mail