www.soL.org.tr
DİSK Genel Kurulunda bir bakan...
Özgür Müftüoğlu 19 Şubat 2008, Salı

Çalışma Bakanı, DİSK'in 13. Genel Kurulunda kürsüye çıkıyor ve başlıyor mensubu olduğu AKP Hükümetinin memleket için yurttaşlar için ne büyük hizmetler yaptığını anlatmaya. Ama karşısındakiler ne bir AKP heyeti ne de bulunduğu yer Türk İş ya da Hak İş Genel Kurulu. Ama bakan başlıyor "hizmet" diye tanımladığı icraatları anlatmaya. DİSK delegeleri de karşılığını veriyor hemen: Tersanelerde ölen işçiler, sosyal güvenlik reformu hatırlatılıyor. Bakan gayet pişkin. Kendisinin "hizmet" dediği uygulamaları emeğin haklarına saldırı olarak tanımlayan ve karşı çıkan sendika, meslek odası, siyasi parti yönetici ve üyelerinin gözünün içine bakarak bunları söylerken hiçte yüzü kızarmıyor. Oysa o salondakiler çok iyi biliyorlar gerçeklerin Bakan'ın söylediklerinden çok farklı olduğunu. Yaşayarak öğrenmişler; kimi iş arkadaşını kurban vermiş iş cinayetine, kimi ilaca, doktora para yetiştiremez olmuş, kimi ise sendikalı olduğu için işten atılmış...

Ama bunların hiçbiri umurunda değil Bakanın. O Başbakandan öğrenmiş olacak, gayet umarsız, sözde samimi bir vaiz edasıyla sıralıyor ezberlediklerini... Ama delegenin hiçte yutası yok bu ezberleri... Yıllardır karnının doymadığını görmüş bunlarla...

Bakanın bu çekilmez konuşmasına karşı gelen tepkilere divan başkanı müdahale etmeye çalışıyor: "Bakan misafirimiz, gelmiş düşüncelerini söylüyor..." Öyle ya hem demokrasi diyeceksin hem de meclisine gelmiş bir misafirin düşüncelerini söylemesine bile engel olacaksın... Ne ayıp! Divan başkanı gibi düşünen delegeler de var. Hatta, Tuzla'da iş güvenliği tedbirlerini almayan patronlara acıyan namerttir, sosyal güvenlik reformu sizi değil bugünden sonra çalışmaya başlayanları etkileyecek gibi sözleri alkışlayanlar bile var.

Düşündürücü tabii... Altına imza attığı düzenlemelerle onlarca yılda edinilmiş hakları bir kalemde yok eden, sonucu ölümlere giden ihmallerin birinci elden sorumlusu bir Bakan. Sermayenin AB'nin ABD'nin Türkiye temsilcisi AKP Hükümetinin bir üyesi. Misafir kabul edilecek ve demokrasinin gereği olarak dilediği gibi konuşacak ve hatta alkışlanacak (hem de Türkiye işçi sınıfı mücadelesinin öncüsü olmuş Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun Genel Kurulu'nda)...

Peki, iyi hoş da bu memleketin işçisi, emekçisi ne zaman konuşacak, o ne zaman misafir kabul edilip sözleri demokrasi adına dinlenecek? Bugüne kadar hakları için Bakanlığa, Meclise giden emekçiler için ne zaman misafirdir, bırakalım demokratik hakkını kullansın konuşsun denilmiştir?

Bunları söylerken sayın Bakanın, Bakanlığın önünde, Meclisin önünde hakkını arayan emekçiler gibi DİSK Genel Kurulunda coplansın, üzerine soğuk su sıkılsın ya da tartaklansın demek istemiyorum tabii... Ama hiç olmazsa emekçiye bunca mezalimi reva görmüş bir siyasetin temsilcisi olan zatın dalga geçer gibi o emekçilerin gözünün içine bakarak yaptıklarını hizmet gibi sunması, demokratik bir hakkın kullanılması olarak kabul edilmemelidir.  

DİSK delegesi, arasındaki birtakım çatlak sesler ve divan yönetiminin bakana yönelik aşırı hoşgörülü davranışına karşın, Bakanın pişkinliğine bir son vermesini ve salondan koşar adım çıkmasını sağlamıştır.

Emekçiyle dalga geçer tavrını kürsüde sürdüremeyen Bakanın salon dışında söyledikleri ve kimi basında "müjde" olarak sunulan sözleri salondaki pişkinliğini dahi aşmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Çalışma Bakanı'nın işsizliğe çözüm olarak yurttaşlarına verdiği müjde; Norveç'in 100 bin işçi alacağı haberidir.

Bunun üzerine söyleyecek bir söz kalmamıştır. Bir bakan, başka bir ülkeye işçi gönderilmesi gibi bir konuyu, kendisine başarısı olarak tanımlayıp, Türkiye emekçisine müjde olarak sunabilmesine karşılık, benim söyleyeceğim bir söz kalmamıştır. Ama, yeni DİSK Yönetim Kurulu da dahil olmak üzere sendikaların bu durum karşısında söyleyecek ne sözleri olduğu benim gibi tüm emekçiler içinde merak konusudur!..

yazici   mail