www.soL.org.tr
İttifak neden çöküyor?
Aydemir Güler 19 Şubat 2008, Salı

Liberaller kızmış. Oysa geçenlerde Murat Belge AKP ile beraber yürümeye daha devam etmek gerektiğini anlatıyordu söyleşisinde. Aynı günlerde liberal akademisyenler türbanın özgürleşmesi için imzalarıyla harekete geçiyorlardı.

Ne oldu? Ne değişti?

Liberaller hükümetin neden önceliği türbana verdiğini, neden diğer demokratikleşme başlıklarına yönelmediğini soruyorlar, bu bir. İkinci olarak da başbakanın üslubunu demokratik bulmuyorlar.

Birinci argümanın saçma olduğu, daha doğrusu gerçek olmadığı bellidir. Liberal veya "özgürlükçü" ideolojinin müritlerinin kalkıp özgürlük başlıkları arasında öncelik sıralaması yapmaları, hiyerarşi aramaları içinden çıkılır bir tutarsızlık değildir.

Aslında bu söylediğim Erdoğan'ın savunmasında da görülmektedir. Ve başbakan lafı dolandıranların karşısında haklıdır! Türban belli kesimleri özgürleştirecek, toplumda farklılıkların bir arada yaşama kültürünü (!) kuvvetlendirecek, falan filan ise, bu başlığa el atan hükümeti eleştirmek de nereden çıkıyor?

Liberallerin tavrının, tutarlı olacaklarsa, "tamam iyi gidiyoruz, şimdi sıra şu konuda" olması gerektiği açıktır.

Üslup meselesi daha da saçma. Muhtemelen AKP'liler de liberallerin çok bilmişliğine, teori meraklarına, dinsizliklerine "kıl" oluyorlardır. Üslup beğenilir veya beğenilmez; ama geçmişten bu yana, örneğin havaalanında deve kesme, kadınları aşağılama türünden üslup örneklerinin ittifak bozmak için mazeret yapılmadığı hatırlanmalıdır. Liberallerin bu yaptığına pireye kızıp yorgan yapmak değil de, ne denir?

İşin aslı başkadır.

İşin aslı ikilidir. Bir tanesi TÜSİAD'ın istikrar alarmıdır. TÜSİAD ekonomik ortama dikkat çekerek, siyaseti germeyin derken, AKP'ye sanıldığından daha güçlü bir mesaj gönderdi. Aklı başında herkes şu veya bu ölçekte bir ekonomik kriz dalgasının bu dev yarımadayı üstünden aşacağını kabul ediyor. TÜSİAD, bu dalganın faturasını AKP'ye çıkarma işareti vermiştir. Deneyle bildiğimiz gibi, zaten hükümet her zaman topun ağzındadır. AKP'nin olası kriz vurgunundan sağlam çıkması için düzenin elbirliğiyle uğraş vermesi gerekir. Düzenin ağababaları ise Erdoğan'a "önce seni satarız" demişlerdir.

Liberaller de kendileri için önceliğin AKP'de değil, asıl sahipte olduğunu belirtme gereksinimi duymuşlardır.

Erdoğan'ı kızdıran da budur.

İkinci faktör ise, liberallerin demokratlık ve ilericilik alanını kaptırma telaşlarıdır. Türban konusunda böyle olmuştur. Türkiye'de son yıllarda türbana "kızların başıyla saçıyla uğraşmayalım canım" diye yaklaşma eğilimine giren geniş kesimler vardı. Kentli aydınlar, modern orta sınıflar, işçi sınıfının ileri kesimleri, Aleviler, belli coğrafi yoğunluklar da gösteren sivil laik gelenek... Liberaller, AKP dolmuşunda devam ettikleri takdirde, külliyen darbeci, milliyetçi suçlamalarıyla feda edemeyecekleri bu kesimleri süratle yitireceklerini anlamış olmalıdırlar.

Bu konuda, soL'da üstüne gidilen "Ergenekon" söyleşisinde, geçen yıl Cumhuriyet mitinglerine katılan milyonlara da operasyon yapılmasını öneren Murat Belge ile şimdiki ittifak bozucu liberaller arasında bir ayrım olduğu düşünülebilir.

İyi de kime kaptıracaklardı?

Her şeye karşın en çaplısının Deniz Baykal olduğu belli olan CHP'nin herhangi bir şeyi kapmaya asla niyetinin olmadığı, çapsızlarınsa ancak kredi veya çadır tiyatrolarında ikinci üçüncü sıradan rol kapabilecekleri ortadayken nedir bu korku?

Bu noktada iddialı olunmalıdır. Türkiye'de ilericilik alanı çok uzun yıllardan sonra ilk kez sola açılmıştır. Üniversiteleri gericiliğe bırakmayacağız diyen 7500'ü aşkın akademisyenin imzası bunun simgesidir. Liberal-AKP ittifakının zora girmesinde tek etken büyük burjuvazi değildir. Orada biz de varız.

Bu kazanım ve olanak görülmelidir. Sol, yola bu çizgiden devam etmelidir.

yazici   mail