www.soL.org.tr
Vermeyeceksek vuralım, vurmayacaksak verelim
Ahmet Sait Kızıltaş 1 Mart 2007, Perşembe

Mezopotamya, siyasetin doğduğu yerdir dersek, bölgecilik mi yapmış oluruz?

Diyelim ki öyle olur, o zaman biz Kuzey Afrika'ya doğru da şöyle bir uzanırız, İran'a da yayılırız deriz ki işte bu bizim bölge siyasetin doğduğu yerdir.

Destur!

Bu dediğin genişletilmiş Ortadoğu değil de nedir?

Vallahi öyledir.

Genişletilmiş Ortadoğu, siyasetin doğduğu yerdir.

İsa'yı ve Musa'yı da tarihin gördüğü önemli siyaset adamları olarak anarsak tam olur. Bunlar “kitle siyasetinin” de icatçısıdır diyeceğim var da, onu da yaparsam haddimi aşarım. Tarihçi değilim.

Çok yaman siyasetçi yetiştirmiştir bizim buralar.

Yalnız bu siyasetçinin yaman olanı biraz boksörün yaman olanına benzer. Yarası kırığı çoktur. Boksör burnu derler ya. Bizim bölgenin siyasetçilerinde de hep bir boksör burnu bulunur.

Yani hepsinin iyi bir sopa yemişliği vardır.

Kıvrak siyasetçiliğin, “yaman siyaset yapmanın”, fena tilki olmanın adamı yarasız beresiz götüreceğini sakın sanmayın.

Bakın bizim Kürd liderlerine.

Aksini iddia edebilir misiniz, hepsi siyaset kurdudur.

Talabani için başka bir şey de söylendi geçmişte ama seviyeyi düşürmeyelim.

Siyasette kurtluk fırsatçılıktır. Siyasette kurtluk iyi kart saklamaktır. Siyasette kurtluk kozunu zamanında oynamaktır.

Bizimkilerde bu vardır.

Siyasette kurtluğun kuralları vardır, kağıt oyunlarına benzetebilirsiniz. Yalnız kağıt oyunlarında olduğu gibi bu kurallar kati kurallar değildir. Fena yanıltabilir sizi ha!

Mesela, “asını basmayan, yasını basar” kuralı. Çok kurt siyasetçi bu kurala aldanıp, asını ezdirmiştir.

Bizim Kürdlerde çok olmuştur yani.

Bizim Kürd siyasetçilerinden çok kurt çıkmıştır dedim ama şunu da söyleyeyim, Kürd karakteri öyle kurtluğa çok gelen bir karakter de değildir. Özellikle bizim kuzeyin Kürdleri saftır, temizdir. O yüzden kurtluk yapmak zorunda kaldığında, kurtluğa yeltendiğinde... Pek de iyi beceremez bunu.

Bu kurtluk meselesini fazla uzatmayalım. Herhalde maksadıma eriştim. Anlatmak istediğim anlaşılmıştır.

* * *

Yine yanlış okuduk. Kürd siyasetçileri, bölgede olanları bir kez daha yanlış okudu.

Ben bir sıralayayım mı?

Birincisi, ben hep söylerim, biz Kürdlerde ihanet çoktur, kardeş kavgası çoktur ama bunun getirdiği musibetlerden ders almaktan mıdır nedir, birlik güdüsü de çok kuvvetlidir.

Bakın, Kürt partilerini, PKK'nin karşısına çıkarmak, islamcısını solcusu ile çatıştırmak için neler yapıldı? Sonuçta başarılı olmadı.

Birincisi diye başladım. Yineleyeyim, birincisi, aynı şeyin Türk devletinde de olduğunu, hem de devlet mantığı ile olduğunu unutuyoruz bazen. “Barış isteyenler”, “savaş yanlıları”, “TÜSİAD'ın ılımlıları”, “şahinler” diye ayırıp duruyoruz.

Bu birinci yanlıştır. Bu iş bu kadar basit değil. Hele hele, böyle ayrımlara oynamaya kalkınca, bu ayrımlardan hareketle kendi hareketimizi planladıkça dayağı yiyen biz oluyoruz.

İkincisi, hâlâ anlayamadık. Batı Türkiye'yi kendi parçası olarak görüyor! Ne derlerse desinler, Türkiye Avrupalıdır, Türkiye Batı'nındır. AB'nin de ABD'nin de Türkiye ile verdiği mücadele bir “iç mücadeledir”, evin içindedir, aile arasındadır. Bizimkiler ısrarla, AB ne zaman harcayacak Tece'yi; ABD ile Tece ne zaman birbirine girecek diye bekliyor ve bunun hesaplarını yapıyor.

Bunların ikisinin toplamı olan bir hatayı da söyleyeyim hemen, birileri ortaya çıkıp raporlar hazırlayıp, “ver kurtul” demeye başladığında biz “allah barış geliyor” diye hevesleniyoruz.

Sonra da kenardan “ver kurtulcularla vur kurtulcuların maçını” seyrediyoruz.

Zannediyoruz ki, maç 90 dakikadır. Uzadıkça uzuyor.

Biz de “ver kurtulcuları” hakikaten barış yanlısı sanıp bu bitmeyen maçta gırtlak parçalıyoruz.

Bence Türkiye'nin hakim sınıfları arasında tek bir destur vardır:

“Vurmayacaksak verelim, vermeyeceksek vuralım.”

* * *

Gözaltına alınan, evleri basılan, polis saldırılarını göğüsleyen DTP'li kardeşlerime sevgilerimi iletiyorum. Daha gidilecek çok yol var. Bu yolu yalnız başımıza gidemeyeceğiz. Yanlış yol arkadaşlarıyla da gidemeyeceğiz.

yazici   mail