www.soL.org.tr
ABD'nin laboratuarı
17 Kasım 2006, Cuma

Kana susamış diktatörlerden kirli savaş çetelerine, uyuşturucu tacirlerinden takım elbiseli işadamlarına… ABD'nin Nikaragua'ya müdahale konusunda derin bir tecrübesi var.

soL Orta Amerika ülkeleri, güneydeki komşularına oranla kıt doğal kaynakları, tarıma dayalı ekonomileri, daha yüksek orandaki işsizlik ve yoksullukları ile öne çıkıyorlar. Bu ülkelerden Honduras, El Salvador ve Nikaragua, ABD’nin kolay müdahale edebildiği ve sürekli gerek parasal, gerek askeri araçlarla müdahale ettiği küçük, yoksul fakat stratejik ülkeler olarak öne çıkıyorlar. Aynı zamanda Kolombiya’dan gelen uyuşturucunun da ABD’ye sevkiyat üssü olarak işlev görüyorlar. Bölgeyi Guatemala Kuzey Amerika’ya, Kosta Rika ve Panama ise Güney Amerika’ya bağlıyor.

Sosyalist Küba’nın tam karşısında sıralanan bu küçük ülkelerin emekçileri, türlü oyunlara ve siyasal manevralara rağmen gözlerlini denizin karşısına dikmiş, Chavez ve Morales’ten gün geçtikçe daha çok ilham aldıkları anlaşılıyor.

Ağır tropik iklim nedeniyle sadece kahve ve muz üretimine dayalı tarım ekonomisi ve turizmden başka gelir kaynağı olmayan, sanayi ve ticarette hiçbir birikimi bulunmayan Nikaragua, bu ülkelerin en yoksul olanı. Beş milyon civarındaki nüfusun yaklaşık 1,5 milyonu, 1972 depreminden beri yıkık ve yoksul mahalleleri onarılmamış durumda olan başkent Managua’da yaşıyor.

Tarih bundan ibaret: Yoksulluk, diktatörlük ve iç savaş
Nikaragua, 1934-1979 arası ülkeyi yöneten ABD destekli Somoza diktatörlüğü boyunca ABD‘nin müdahale alanı haline geldi. Somoza, acımasız ve katil bir diktatör olarak, özellikle 1972’de Managua’daki deprem sonrası gelen yardımlara el koyup halka satmasıyla ünlendi. Zira kana susamış diktatör kavramı da Somoza’nın gelen kan yardımını halka satmasıyla pekişti.

Sandinistler'in 1979 yılında diktatör Somoza'yı devirip iktidara gelmelerinin ardından ABD Nikaragua'ya müdahale kararı almış, CIA ajanları tarafından örgütlenen ve silahlandırılan paramiliter çeteler yüzbinlerce kişinin yaşamına mâlolan bir kirli savaş başlatmıştı. Zaten yoksulluk içinde olan ekonomi, yıllar süren acımasız bir kırımla birlikte açlığın hakim olmasını sağladı.

Kontralar, ABD tarafından sadece İran’a gizli silah satışı türünden özel ödeneklerle değil, daha ağırlıklı olarak doğrudan uyuşturucu ticareti gelirleri yaratmalarına göz yumarak desteklendiler. Öyle ki Orta Amerika’dan kalkıp Teksas’taki askeri üslere inen uçaklar yüzünden ABD’de uyuşturucunun çok ucuzladığı ve yaygınlaştığı görüldü.

Dayanma sınırının sonuna gelen halk, Sandinistlerden desteğini çekti ve 1990 yılından itibaren ülkeye ABD taraftarı partiler hükümet etti. Ortega, sonraki 16 yıl boyunca başkanlığa üç kez adaylığını koydu.

Üçüncüde başarmasının ardında Kontra çıkışlı siyasi hareketin bölünmesi ve Sandinistlerden koparak popüler bir siyasi parti kuran bir liderin de yaz başında ölmesiyle Sandinistlerin rakipsiz kalmasının da büyük payı bulunuyor.

ABD, bütün tehdit ve müdahale cephanesini kullandı

Seçime giden süreçte Sandinistlerin beklenmedik şekilde öne çıkmaları, yerel yönetimlerdeki iktidarlarla başladı. Chavez’in petrol desteğiyle başarılı belediyecilik örnekleri sergileyen Sandinistler, ABD ve yandaşı siyasetçiler tarafından pompalanan tekrar iç savaş çıkar korkularını kırmayı başardılar.

Bunun üzerine ekonomik tehditler ön plana çıktı. IMF ve ABD kredilerine muhtaç olunması ve bunların göz kırpmadan kesileceği tehditleri çekinilmeden savuruldu fakat 16 yıllık neoliberal kabus, bunun ters tepmesini sağladı.

Hatta Cumhuriyetçi kongre üyeleri, son seçim yenilgilerinden önce ABD'de yaşayan Nikaragualı göçmenlerin ülkelerindeki yakınlarına para göndermelerinin engellenmesini bile gündeme getirmişlerdi.

ABD'li milletvekillerinin Ortega'nın olası bir zaferine karşı doğrudan Nikaragua halkını cezalandırmayı hedef alan bu önerileri, emekli üst düzey diplomat Roger Noriega tarafından şekillendiriliyordu. 2005 yılına kadar Dışişleri Bakanlığı'nda Batı Yarıküre'den Sorumlu Bakan Yardımcısı olarak görev yapan Noriega, 2002 yılında Venezuela'da gerçekleşen Chavez karşıtı darbeye de açık destek vermişti.

Noriega aynı zamanda 1996'da onaylanan, Küba'ya karşı ablukayı sıkılaştıran Helms-Burton yasasının taslak metnini hazırlayan kişi olarak da tanınıyor. Noriga'nın kirli savaş tehditleri geçtiğimiz haftalarda emekli Yarbay Oliver North tarafından da desteklendi. 1980'lerdeki kontrgerilla faaliyetlerinin örgütlenmesinde önemli bir rol oynayan North, Ekim ayında başkent Managua'ya yaptığı “cesur” ziyaret sırasında, seçimleri Ortega'nın kazanması durumunda Nikaragua'nın eski günlere dönebileceği uyarısında bulundu.
"Nikaragualılar bilsinler ki FSLN'nin zaferi toplumsal ve siyasal savaşın yeniden başlaması demektir." diyen Noriega ve Nikaragua'nın totalitarizm ile demokrasi arasında bir seçim yapacağını söyleyen Florida Valisi Jeb Bush, Sandinistlerin zaferinin ABD’nin ağır bir yenilgisi haline gelmesine büyük katkı sağladılar.

ABD Büyükelçisi'nin örgütlenme faaliyetleri
ABD'nin Nikaragua'daki Büyükelçisi Paul Trivelli ise ülkedeki seçim sürecine daha doğrudan müdahalelerde bulundu. Nikaragua halkını Sandinistlerin seçimleri kazanması durumunda ABD'nin bu ülkeye yardımlarını keseceği yönünde uyaran Trivelli ülke içinde doğrudan örgütlenme çalışmaları yürüttü. Tıpkı seçimlere katılan bir aday gibi ülke turuna çıkan Büyükelçi, Ortega karşısında dağınık bir tablo sergileyen sağ muhalefeti birleştirmek için çaba harcadı.

Büyükelçi Trivelli'nin seçimlerde ABD'nin çıkarları doğrultusunda 13 milyon dolar harcandığını duyurması ülkede ciddi bir tepkiye yol açmıştı.

Serbest ticaret anlaşmaları: NAFTA Güney’e sarkıyor

ABD’nin orta vadede en büyük kozunu ise serbest ticaret anlaşmaları oluşturuyor. Bu girişim, Meksika ve Kanada ile birlikte uygulanan Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA)’nın güneye doğru uzatılarak Venezuela’ya yanıt verilmesi çabası olarak yorumlanıyor. Bir serbest ticaret bölgesi oluşturması ve Güney Amerika ile ticari bariyerler oluşturması beklenen ikili anlaşmalar, Kosta Rika, Dominik Cumhuriyeti, El Salvador, Guatemala, Honduras, Nikaragua ve ABD arasındaki ticaret sınırlamalarını kaldırıyor.

1990 yılından beri IMF denetimindeki neoliberal politikalarla yönetilen ve borçlandırılan Nikaragua, hiçbir toplumsal gelişme kaydedemediği gibi büyük bir borç yükünün de altına girmişti. Geçen yıl borçları yeni bir IMF anlaşmasıyla affedilen ülkede hükümet bütçesinin üçte birini ABD ve IMF denetimindeki dış yardım ve krediler oluşturuyor. Borç affı karşılığında tüm devlet işletmeleri özelleştirmeye açıldı ve ülke tekeller tarafından yağmalanıyor. Örneğin elektrik özelleştirmesi, fiyatları yüzde 65 civarında arttırdı. Ayrıca ülkenin ticareti, ABD pazarına bağımlı durumda.

Diğer yandan ekonomik politikaların yarattığı sorunlar ve açmazlar o kadar kötüleşti ki ABD güdümündeki kontraların yarattığı birçok siyasi hareket, Chavez rüzgarından etkilenerek Ortega’nın başını çektiği yeni siyasi ittifaka katıldı. Chavez’in petrol desteği ve vaatleri, küçük ve yoksul ülke için son derece somut ve etkili bir çekim alanı sağlamış durumda.

Ortega’nın hesabının ABD’yi ürkütmeden Venezuela’nın finansal desteğiyle ulusal bir kalkınma programı yürütmek olduğu tahmin ediliyor. Ancak en azından kısa ve orta vadede, her iki tarafla birlikte yaşamak zorunda olan Ortega iktidarının bir ekonomik düellonun ortasında kalınca yapacağı manevralar da merakla bekleniyor.

yazici   mail