www.soL.org.tr
Seçim sonun başlangıcı mı olacak?
6 Mart 2007, Salı

HABER MERKEZİ Kaygı verici bir satış dalgası, 10 ay aradan sonra dünya piyasalarını tekrar vurdu. Başlangıçta Çin’deki hisse senedi piyasasının aşırı pahalılanmış olması nedeniyle sakin karşılanan bir borsa düşüşü şeklinde başlayan hareketlilik sonrasında umulmadık bir şekilde gelişmiş ülke borsalarına sirayet etti.

Geçen yıl Mayıs ayında yaşanan dalgalanmadan farklı olarak bu kez Türkiye benzeri ülkeler daha az, gelişmiş ülkeler daha fazla etkilenmişti. Çünkü panik bu sefer tekel kârlarında bir azalma beklentisine dayanıyor.

Ancak ilk anda daha az etkilenmesi, Türkiye’nin bu çalkantıdan uzak kalacağı anlamına gelmiyor. Geçen yıl 7-8 puan artan ve enflasyonla arasındaki farkı açan borçlanma tahvilleri nedeniyle yılın ikinci yarısında sıcak para girişi yeniden rekor seviyelere ulaşmıştı. Dünyada oluşan kaygıların, bu para üzerinde de risk algılamasının değişmesi nedeniyle doğrudan etkide bulunacağı tahmin ediliyor.

AKP, orta vadede kontrol etme imkanına sahip olmadığı bu faktörü kısa vadede, seçim öncesinde Türkiye’nin yabancı sermaye için cazibesini artırmaya çalışarak ertelemeye çalışıyor.

Cazibenin ilk unsuru, Türkiye’de paranın para kazanması. Dünyada gelişmiş ülkelerdeki faiz kazançlarının iki katına yaklaşan reel faizler, vergiden muaf bir giriş – çıkış serbestisiyle birleşince ülke, kısa vadeli parasal spekülasyon için bile bir cazibe merkezi haline geliyor.

Satışın son partisi
AKP’nin elindeki diğer koz ise, hemen seçim sonrası hızlandırmaya söz verdiği elektrik-doğalgaz dağıtım ihaleleri ve kamu bankalarının haraç mezat elden çıkarılması. Yabancı sermaye için çok cazip olan bu özelleştirmelerin seçimden önce yapılması riskli olduğu için şimdilik gizli vaatlerle idare ediliyor. Seçime kadar ise sürecin durdurulmaması ve yerli sermayeye nema dağıtılması adına Petkim’in ithalatçılık yapacak bir tüccara satılması bekleniyor.

THY, Milli Piyango, Petkim gibi elde kalan son varlıkları satma sözünün AKP’ye sağlanan sermaye desteği için çok önemli olduğu biliniyor.

IMF desteği
2007 yılı bütçesinin hazırlanması sırasında AKP’nin örtülü seçim manevralarına onay veren IMF’nin son çalkantıyla birlikte Türkiye’yi koruma misyonuna soyunması da kayda değer bir gelişme oldu. Piyasalardaki aşırı yatırım ve şişiklik nedeniyle felaket sınırına yaklaşabilecek düşüşlerin mümkün olduğu bir ortamda, daha ilk günlerde “çalkantının geçici olduğu” ilan edildi. Bunun bir tür dua yerine geçtiğini düşünenler çoğunlukta.

Ancak Türkiye’nin böyle bir zamanda sarsılmasının sadece AKP için değil, IMF için de kötü bir puan olacağı biliniyor.

Tüm belalar buzdolabında
Sadece kaçabilecek olan paranın hoş tutulması ve sonbahara kadar ülkede tutulması değil, bir dizi başka faktör de sorunların iktidar tarafından ötelenerek seçim sonrası bir patlamaya yol açmasına neden olacağını düşündürtüyor.

Bunların başında Kıbrıs sorununda yaşanan kilitlenmenin AB ile ilişkilerde yaratacağı hasar var. Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile olan sorunların müzakereleri etkileme potansiyelinin ciddi boyutlarda olduğu biliniyor. Ancak AB’nin politikasının, AKP’nin seçimden yeniden tek parti iktidarıyla çıkmasına yardımcı olarak, ülke üzerindeki etkisini korumak olduğu biliniyor. Müzakereler ise fiili olarak durma noktasında olmakla birlikte, adı yavaşlama olarak kondu.

AB müzakerelerinin Türkiye’ye para girişinin önemli gerekçelerinden biri olduğu düşünüldüğünde seçim sonrasında büyünün bozulmasının özellikle doğrudan yatırımlarda bir azalmaya yol açacağına kesin gözüyle bakılıyor.

ABD ile ilişkiler de tamamen İran ve Irak ile ilgili olarak ABD’nin yapmayı planladıklarına bağlı bulunuyor. Türkiye’den bölgeye sermaye girişi ve kürtlere hamilik karşılığında kürtlere federatif bir çözüm için izin vermek anlamına gelen “Barzanici çözüm”ün seçim sonrasında AKP’nin “boynunun borcu” haline gelebileceği yorumları yaygınlaşıyor.

Son gelişme de ABD Kongresinde görüşülecek olan Ermeni soykırımını tanıyan tasarı ile ilgili yaşandı. Gözlemciler, tasarının kabul edilmesinin kaçınılmaz hale geldiğini ancak bir yıl erteleceğini tahmin ediyorlar.

Böylelikle tüm kamu varlıklarının ve bankacılığın çoğunun özelleştirilmesi, Kıbrıs’ta AB’ye teslim olma, Ermeni sorununun emperyalizmin istediği mecraya sokulması, AB ile ilişkilerin imtiyazlı ortaklığa evrilmesi gibi beklenebilecek tüm gelişmeler, seçim sonrasına erteleniyor. Diğer yandan tüm bu ihtimaller, ertelendiği ölçüde Ankara’nın inisiyatif kaybetmesi nedeniyle güçleniyor.

Bu tabloda AKP için, seçim sonrasına hesaplanacak bir şey kalmıyor. İktidar partisine uzman olduğu bir faaliyet, seçime kadar “dalga”nın mali krize dönüşmemesi için dua etmek kalıyor.

yazici   mail