www.soL.org.tr
Türban emperyalizmin örtüsü
9 Şubat 2008, Cumartesi

Büyük Ortadoğu Projesi kapsamındaki geniş coğrafyada radikal İslam ve ılımlı İslam kartlarını başarıyla kullanan ABD, kendi suretinde yarattığı Gülen hareketini ve AKP'yi öne çıkartıyor.

soL Ortadoğu'dan Orta Asya'ya uzanan petrol ve doğalgaz zengini coğrafyayı hakimiyeti altına almak isteyen ABD emperyalizmi, her renkten İslamcıyı taşeron olarak kullanıyor. ABD'nin söz konusu bölgedeki hegemonyasının karşısında engel olarak gördüğü bağımsızlıkçı iktidarları devirme ve ulus devletleri parçalama görevi üstlenen İslamcı örgütlenmeler, halklara savaş, baskı ve Ortaçağ karanlığı getiriyor. Türkiye ise bu senaryonun uygulama alanı olduğu kadar sıçrama tahtası işlevini de görüyor.

ABD'nin İslamcı hareketlerle soğuk savaş yıllarında başlayan flörtü, Sovyetler Birliği'ni ve sosyalist ülkeleri kuşatmayı amaçlayan Yeşil Kuşak projesiyle ilerledi. Ortadoğu-Balkanlar-Orta Asya üçgeninde kurulan Yeşil Kuşak projesinin vurucu gücü Afganistan'daki sosyalist iktidara karşı CIA destekli kanlı bir savaş yürüten mücahitler oldu. Bosna'daki paramiliter faaliyetleriyle Yugoslavya'nın parçalanmasına önemli katkıda bulunan mücahitler, aynı senaryonun Çeçenistan'daki kadrosunu da oluşturdular.

Aynı canavarın iki yüzü: Radikal İslam ve Ilımlı İslam
ABD'nin New York ve Washington kentlerine 11 Eylül 2001'de gerçekleşen saldırılar ise, emperyalistlere yeni bir alan açtı. George W. Bush yönetimi 11 Eylül saldırılarını bahane ederek önce Afganistan'ı sonra da Irak işgal ederken, radikal İslamcıların anti-tezini de icat etti: Ilımlı İslamcılar.

İki akımın arasındaki organik bağlar ılımlı-radikal ayrımının gerçekte tamamen yapay olduğunu ortaya koysa da, ABD bu iki akımı farklı amaçlar için kullandı. Şu ana kadar net bir biçimde tanımlanamadığı ölçüde provokasyon harekatları için ideal bir araç olan El Kaide, Irak'ta ve Lübnan'da yurtsever direnişe terörist damgası vurulması amacıyla kullanılırken, "ılımlı" İslamcılar da emperyalist planlar çerçevesinde Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerine başarılı bir sızma harekatı gerçekleştirdiler.

Ilımlı İslam'ın laboratuarı Türkiye
Bu süreçte AKP "Ilımlı İslam iktidarı" modeli olarak öne çıktı. ABD'nin icazetiyle iktidara gelen AKP, ABD'nin Ortadoğu diplomasisinde ve savaş hazırlıklarında aktif rol oynarken, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamındaki geniş coğrafya için reva görülen ılımlı İslam modelinin de laboratuarı işlevini görüyor.

Türkiye odaklı Ilımlı İslam kartının diğer yüzündeyse, Fethullah Gülen hareketi bulunuyor. Hareketin Türkiye'deki etkisi, özellikle ikinci AKP hükümeti döneminde hızla artar ve kurumsallaşırken, Gülen dünyanın dört bir yanındaki okullarıyla ABD'ye önemli bir hizmet sunuyor.

Rusya ve Özbekistan savunmaya geçti
Gülen okullarının özellikle yoğunlaştığı coğrafya ise Orta Asya ve Rusya oldu. ABD'nin Afganistan'ın işgalinin ardından bölgedeki petrol ve doğalgaz kaynaklarına hakim olmak için çalışmalarını yoğunlaştırmasıyla paralel olarak bu coğrafyada hızla yayılarak önemli bir güce kavuşan Gülen okullarının asıl misyonu, ilk olarak Özbekistan'da ortaya çıktı. 16 Şubat 1999'da Kerimov iktidarına karşı gerçekleşen başarısız İslamcı darbe girişimi, bölge ülkeleri açısından öğretici oldu. Kerimov darbe girişiminin ardından ilk iş olarak ülkesindeki Fethullah Gülen okullarını kapatırken, Rusya da söz konusu kurumları mercek altına aldı. Özellikle son dönemde etrafındaki emperyalist çemberin daralmasıyla savunmacı bir tutum benimseyen Moskova, geçtiğimiz aylarda Rusya'da iki kurumun üstünü çizdi: İngiltere'nin casusluk ağının önemli bir parçası olan "eğitim kurumu" British Council ve Rusya'nın dört bir yanında ayrılıkçı hareketlerin tohumlarını atan Fethullah Gülen okulları.

Gülen hareketinin merkezinin ABD olmasıysa, yalnızca patrona yakın olmakla alakalı değil. Kuruluşundan beri bir tarikatlar devleti olan ABD, Gülen hareketine kaynak sağlamanın ve doğrultu çizmenin ötesinde, hareketin örgütsel yapısının inşası açısından da model işlevi gördü. Gülen'in hareketinin örgütlenme ve yayılma konusundaki başarısı, Fethullah Hoca'nın dehasına değil, ABD'de yüzyıllar içinde biriken gizli misyoner örgütlenmesi konusundaki engin birikime dayanıyor. Gülen söz konusu "tarikatlar demokrasisi" modelini "yeni laiklik" adı altında Türkiye'ye monte etmeye hazırlanıyor.

yazici   mail