www.soL.org.tr
Demokrasinin genişi
Aydemir Güler 6 Mayıs 2008, Salı

1 Mayıs'ın bir demokrasi gündemine kayması solun kulağına hoş gelebilir. Öyle ya; solun ve işçi sınıfının uğradığı saldırıya geniş kesimler karşı çıkıyor, AKP çeşitli kurumlardan ve eğilimlerden tepki görüyor.

Bu noktada, kitlelerin nerede durduğu konusu hem belirsizdir, hem de konumuz açısından tali. Türkiye'de emekçilere zulmettiği için bir hükümetin otomatik olarak taban yitireceği iddia edilemez. Bunu biliyor olmalıyız...

Farklı kurum ve kesimlerin 1 Mayıs tablosunda, "AKP'ye karşı demokrasi mücadelesi" mesajını okudukları ve dile getirdikleri ise bir gerçektir. Ancak aynı alan karşıt sınıfları barındırıyorsa, dikkat edilmelidir.

soL'da Burak Gürbüz Pazar günü yazdı: "1 Mayıs'ta emekçilere saldırıyı düşünce özgürlüğüne saldırı biçiminde yorumlamak, herkese eşit insanca çalışma hakkını bir görüş kabul edip, karşı bir yaklaşımın da var olabileceğini meşru kılmaktadır."

Kemal Okuyan ise Pazartesi: "Hiçbir 1 Mayıs'ta, günün anlamını çarpıtmak konusunda bu kadar kapsamlı bir girişimde bulunulmamıştı (...)1 Mayıs sınıf bayramıdır, hep beraber kutlanamaz... Ancak ne yazık ki ‘demokrasi mücadelesi' filan derken bu fikir yerleşmiştir."

Bu uyarılar son derece haklıdır.

"Demokrasi cephesi"nin, egemen sınıflarla sömürülen sınıfları, sermaye ile emeği, sağ ile solu birleştirmesi, "cephemiz genişliyor" diye bayram etmekten daha karmaşık anlamlar barındırır.

Bugün Türkiye'de bu karmaşıklıkta bir geniş cephe, ilk bakışta AKP'yi sıkıştırır gibi görünür. Ve aslında AKP'ye karşı mücadelenin rafa kaldırılması planlarının üstünü örter!

Amaçları işçi sınıfına, sermayenin temsilcisi AKP'yle mücadele içinde kimlik kazandırmak olanları ayıralım... Diğerleri ne istiyor olabilirler?

AKP Avrupa demokrasisi normlarına uygun hareket etsin. AKP esnek davransın. AKP şiddete başvurmasın. AKP uzlaşmalara açık olsun. AKP toplumsal uyumu gözetsin. AKP hukuka uysun. AKP başkalarının düşünce, inanç, tutumlarına saygılı davransın...

Bu çağrı, AKP'yi hırpalamaya, iktidarının meşruluğunu zayıflatmaya, bu partinin tırpanladığı her tür değeri hayata döndürmeye mi yöneliktir? Yoksa buradan AKP'yi terbiye etme, hatta makyaj tazeleme yaklaşımı mı çıkar?

AKP'nin son aylarda makyajının silindiği açıktır; ve gelişmeler bir süre hükümetin uzlaşmaya değil, gaza basmaya eğilimli olduğunu göstermiştir. Sürecin nasıl devam edeceğini ise henüz bilmiyoruz. Bu, bir karar konusudur. Üstelik tek taraflı bir karar konusu da değil. Uzlaşalım diyen AKP, düzenin diğer kesimi tarafından "düşmüş" olarak algılanıp "bir tekme daha" diye yanıtlanabilir. Terbiye olduğunu kanıtlayan, belki kimi değişimlerden geçen bir AKP, tersine, bağırlara basılabilir. Sonucu etkileyecek olan dünya kadar -ve kimileri dünya çapında- faktör bulunmaktadır. Yani sürecin nasıl devam edeceğini bilen kimse olmayabilir...

Ancak kesin olan, "demokrasi cephesi"nin bugünkü anlamıyla genişlemesinin, işçi sınıfının ve solun önünün açılması değil, tasfiyesi anlamına geleceğidir.

İşçi sınıfı, emek karşıtı niteliklerin topunu kimliğinde birleştiren AKP'yi gerilettiği ölçüde devreye girebilir. Bir büyük uzlaşmayla AKP'nin "terbiye olduğunun" ilanı ise emekçilerin bu partinin önünde oy vermek ve sadaka almak için sıraya girmesi demektir!

Sol, gericiliğin ideolojik, toplumsal mevzileri zayıf düşüyorsa güç kazanır. AKP'nin demokrasiyle barışma olasılığına fit olmak solu bitirir!

Bu 1 Mayıs, başka bir biçimde gerçekleşseydi, emekçilerin AKP'ye karşı kitlesel bir meydan okumasına sahne olabilirdi. Bu olmamıştır. Olan, AKP faşizminin işçi sınıfı gerçeği karşısında çıplaklaşmasıdır. Şimdi, bu durum, ilk seçenekten de güçlü bir sıçramanın zemini haline getirilmelidir.

Demokrasi ve uzlaşma yalanlarına pabuç bırakılmazsa bu pekala mümkündür.

Atak yapan bir işçi sınıfı mücadelesi ise, kimse merak etmesin, en geniş demokrasi cephesinden daha büyüktür.

 

yazici   mail
Demokrasinin genişi
Aydemir Güler
Pis kokular...
Orhan Aydın
İşte AKP, işte AB, işte demokrasi!..
Özgür Müftüoğlu